Yazar arşivleri: aadmin

ANNE – BABALARA ÖNERİLER

İlk adım bir doktora giderek nedenlerin fizyolojik olup olmadığına açıklık getirmektir. Eğer altta fizyolojik bir neden yoksa ve neden psikolojik kökenli ise ebeveynlerin çocuk psikiyatrisi servislerine veya okulun rehberlik ve danışmanlık birimine başvurmaları gereklidir. Doğru yönlendirme ile sorun ortadan kalkabilir.

Ne Yapmamalıyım?

  • Çocuğa tuvalet eğitimi 2–3 yaş civarında kas gelişimini tamamladıktan sonra verilmeli ve baskıcı olunmamalıdır. Anne ve babanın tuvalet kontrolü üzerinde aşırı baskıcı ve titiz olması çocuğun bu davranışını kullanarak anne ve babasını kontrol altına almasına sebep olabilir.
  • Ceza çocuğun kaygı düzeyini oldukça arttıracağından çocuğa altını ıslattığı için asla ceza verilmemelidir.
  • Uyku saatinden önce çocuğunuza sulu gıdalar vermekten kaçının
  • Çocuğunuzun tuvaleti geldiği zaman tutmasına müsaade etmeyin ve ihtiyacının bir an önce giderilmesini sağlayın
  • İleri yaştaki çocukların geceleri yatağını ıslattığı için altlarının bezlenmesi son derece yanlış bir girişimdir. ü Başkalarının yanında bu konuyu gündeme getirmeyin

Neler Yapmalıyım?

  • Çocuk altını ıslattığı için kendisini suçlu, güçsüz ve güvensiz hissedebileceğinden onunla duygularını paylaşın ve bu durumun geçici olduğunu ifade edin.
  • Altını ıslattığı saatleri önceden tespit edin ve o saatlerde çocuğunuzu tuvalete kaldırın.
  • Çocuğunuzu gece tuvalete kaldırdığınızda uyanık olmasına dikkat edin.
  • Gece tuvaletini yapmaya kalktığında ona yardımcı olması için tuvaletin ışığını açık bırakın.
  • Sorunun devam ettiği durumlarda, davranışçı tedaviler olarak bilinen tablo ve şema yöntemlerinin kullanımı için uzmanınıza başvurun.
Devamı

DIŞA ATIM BOZUKLUKLARI

Enkoprezis (Uygunsuz Yere Dışkılama)
4 yaş ve üstü çocuklarda dışkının giysilerine ya da uygunsuz herhangi bir yere kaçılmasıdır.

Enürezis
Çocukların 2–3 yaşlarına kadar alt ıslatmaları normal kabul edilirken 4 – 5 yaşına kadar ara sıra geceleri olmak üzere alt ıslatma davranışı devam edebilir. Ancak 4 yaşından sonra alt ıslatma davranışı kronik bir seyir izliyorsa durum bir problem olarak değerlendirilebilir. Alt ıslatma davranışının altında birden çok, farklı nedenler olabilir. Genellikle alt ıslatma ile birlikte parmak emme, tırnak yeme, kıskançlık gibi davranışlar da gözlenir. Alt ıslatma davranışı zamanlama ve süreklilik açısından çeşitlilik gösterebilir. Dolayısıyla alınan önlemler de farklı olacaktır.

Geceleri altını ıslatma daha çok yatmadan önce veya uyku arasında su içen, uykusu ağır olan çocuklarda gözlenmektedir. Bu gibi durumlarda, yatmadan hemen önce çocuğa sulu gıdalar verilmemesi ve çocuğun gece altını ıslattığı saatler tespit edilerek o saatlerde uyandırılarak çocuğun tuvalete götürülmesi bu davranışı azaltacaktır.

Gündüz alt ıslatma davranışını, daha çok oyuna dalan ve yerinden kalkmak istemeyen çocuklarda görülebilmektedir. Bu davranışın bir başka sebebi ise, çocuğun anne ve babasına “benimle ilgilen”, “beni artık sevmiyorsun; kardeşimi seviyorsun”, “bana çok kızıyorsun” gibi mesajlar vermek istemesidir.

Sürekli altını ıslatan çocuklarda fiziksel bir problem söz konusu olabilir. Bir uzmana gerekli tetkiklerin yapılması için başvurunuz.

Ara sıra altını ıslatan çocuklarda bu davranışın nedenleri ateşli hastalıklar, idrar yollarını üşütmesi veya yeni bir kardeşinin olması olabilmektedir.… Devamı

DAVRANIM BOZUKLUKLARI

İkinci dünya savaşından bu yana gençlik çağında işlenen suçların gittikçe arttığı ve toplumsal bir sorun durumuna geldiği gözlenmektedir. Sanayileşmeye koşut olarak hızla büyüyen kentlerde gençler arasında çalma, soygun, yaralama, adam öldürme, içki ve uyuşturucu kullanımı, cinsel sorumsuzluklar ve yasak çiğnemeler yaygınlaşmaktadır. Bu durumun düşündürücü yönü, suçluluk oranındaki yükselişin genç nüfusun artışından daha hızlı olmasıdır. Özellikle gelişmiş ülkelerde kızlar arasında da suça eğilim kaygı verici bir hızla artmaktadır. ABD’de intihar olayları son yirmi yılda 2,5 kat artmıştır. Resmi sayılara bakarak ülkemizde gençlik suçluluğunun gelişmiş ülkelerdeki oranlara varmadığı söylenebilir. Ancak, polis ve mahkeme kayıtlarına geçmeyen gizli kalmış ya da kovuşturulmamış suç oranının da yüksek olduğu bir gerçektir. Bununla birlikte toplumumuzda büyük kentlerdeki sürekli artışa karşın, gençlik suçluluğu büyük boyutlarda değildir. Köylerdeki geleneksel kız kaçırma, kan gütme suçları azalarak sürmekte, kentlerde ise, hırsızlık suçları ilk sırada yer almaktadır.
Gençlik suçluluğunun nedenleri çok çeşitlidir. Başka bir deyişle tek bir mikropla bulaşan bir hastalık değil, birçok etkenin belirlediği bir davranış bozukluğudur. Yoldan çıkan bir genci, suça yönelten nedenler üç ana kümede toplanabilir:

1. Gencin yapısı, özellikleri ve yeteneklerine ilişkin etkenler,

2. Gencin yetiştiği aile yapısı, aile içi düzensizlikler ve ana-baba ilişkileri,

3. Gencin ve ailenin içinde yaşadığı toplumsal ortam ve yaşam koşulları.

Bu etkenler birbiriyle sıkı sıkıya ilişkili olarak sonucu belirlerler. Kimi zaman bir etken, kimi zaman da başka bir etken ağır basar.
Araştırmalarda incelenen suçlu gençlerin özellikleri şöyledir: Bedence daha iri yapılı ve güçlüdürler. Ergenliğe daha yavaş girmekte, ergenlikten sonra yaşıtlarına yetişerek geçmektedirler. İçlerinde … Devamı

SINAV KAYGISI

SINAV KAYGISI

Kaygı Nedir?
Kaygı, kişinin bir uyaranla karşı karşıya kaldığında yaşadığı, bedensel, duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini gösteren bir uyarılmışlık durumudur.
Dünyaya geldiğimiz anda bir öğrenme süreci içine gireriz ve bu süreç yaşamımızın sonuna dek devam eder. Öğrenme, kişinin yaşamını sürdürebilmesi ve süregelen yaşamdan doyum alması için gerekli tüm bilgi, eylem ve becerilerin kazanılması sürecidir. Öğrenilenler, kişinin birikimini (potansiyelini) oluştururken, öğrenilenlerin belli bir amaca yönelik kullanılması da performansı ortaya koyar. Başka bir deyişle performans, kişinin akıl, duygu ve davranış düzeyinde daha önceden kazanmış olduklarının, belli bir durum ve belli bir zaman kesitinde, eylemsel olarak ortaya konulan şeklidir. İnsanın performansının en iyi olduğu durum, onun o alanda var olan potansiyelinin tümünü eyleme dönüştürebildiği durumdur. Ancak çeşitli iç ve dış etkenler nedeniyle gerçek potansiyelin performansa dönüşmesi zaman zaman güçleşir. Bu etkenlerden biri yüksek kaygıdır.
Öyleyse herhangi bir alanda başarılı olabilmek için hiç kaygı yaşamamak mı gerekir?
Hayır!.. Her duygu gibi kaygı da kişinin, yaşamını sürdürebilmesi ve yaşamdan doyum alabilmesi için gereklidir. Öyleyse amaç, kaygıyı tümüyle ortadan kaldırmak değil, kaygıya yenik düşmemek ve yaşanılan kaygıyı belli bir düzeyde tutarak onu kendi yararımız için kullanmaktır.
Normal düzeydeki bir kaygı kişiye, istek duyma, karar alma, alınan kararlar doğrultusunda enerji üretme ve bu enerjiyi kullanarak performansını yükseltme açısından yardımcı olur. Örneğin, bir konferans ya da bir konuşma için yaşadığımız orta düzeydeki bir kaygı, bu konuşmaya daha iyi hazırlanmamıza ve daha iyi bir performans göstermemize yardımcıdır. Hiç kaygı yaşamadığımız durumlarda ise, yapılacak olan işi elden geldiğince … Devamı

DEPRESYON

Ergenlik çağında depresyonun tüm belirtileriyle çıkması çok seyrek olarak görülür. Ergenlik çağından önce süperegonun (vicdan, üstben) gelişmemiş olması, çocuğun kendini gözleme ve eleştirme yetisinin zayıflığı, dışa dönüklüğü, dürtülerin dizginlenmemiş oluşu nedeniyle durgunluk, çökkünlük, umutsuzluk, kendini suçlama gibi temel depresyon belirtileri apaçık ortaya çıkmazlar; çıksa da sürekli olmazlar. Başka bir deyişle, üst benlik, benliği ve dürtüleri tamamen egemenliği altına alamaz. Genç, depresyona karşı kendini savunmaya girişir. Ortaya üstü örtülü, dolaylı ya da depresyon eşdeğerleri denen belirtiler çıkar. Altta yatan depresyon göstergesi olabilecek belirtiler şunlardır: Genç can sıkıntısı çeker ve tedirgindir; hiç bir işle uzun süre ilgilenemez, bir uğraştan diğerine yönelir. Ancak sonunu getiremez. İstekle başladığı bir işten çabuk bıkar; coşku ile bezginlik arasında gider gelir. Dikkatini yoğunlaştırmakta güçlük çeker; okuduğunu anlamaz “Okuduklarım kafama girmiyor.” der, unutkanlıktan, dalgınlıktan yakınır. Ders dinleyemez ve başarısı düşer. Bedeniyle uğraşır, yorgunluktan, baş ağrısından, mide bulantısından, karın ağrısından, uykusuzluktan yakınır.
İlk gençlikte görülen davranış bozukluklarının birçoğunun altta yatan bir değersizlik, benlik saygısında azalma ve yalnızlık duygularına bir tepki olarak, geliştikleri belirtilmektedir. Baş kaldırma ve saldırgan davranışlar, içteki bir güçsüzlük duygusunu örtme çabaları olarak nitelendirilmişlerdir. Genç, kendinin güçsüz olmadığını kanıtlamaya uğraşmakta, depresyonla savaşmaktadır. Yalnızlık duygusundan kurtulmak için insanlardan kaçmak yerine onlara sokulmayı deneyebilir. Aile ilişkileri çok bozuk olan, evde istenmediğini, sevilmediğini duyumsayan bir genç, kişisel yakınlığı ev dışında arayabilir. Bu durumda eğer genç, bir kızsa beğenildiğini, aranıldığını görerek, ilişkilerini çok ileri götürebilir, sevgi açlığını birine sığınarak gidermeye çalışır. Cinsel yaklaşmayı sevgiyle karıştırır, ancak aradığını bulamayınca, ya da cinsel … Devamı

KİŞİLİK BOZUKLUKLARI

Derin olarak yerleşmiş olan, sosyal kalıplara uymayan, yaygın, ısrarlı, uyumsuz davranış örüntüsüdür.

Genelde yaşamın çeşitli dönemlerinde uzun süreli zorlukların etkisiyle olur. Kendilerini karşısındakinin yerine koymakta zorlanırlar. Görülme sıklığı %6-9 oranındadır. Kişilik bozuklukları ilk bulgularını 15-20 yaş arası gösterir. Kadın-erkek oranı eşittir. Kişilik bozuklukları bir çok nedene bağlı olarak gelişir.

Tedavisinde psikanaliz, psikoterapi, ilaç tedavisi kullanılır. Başarı oranı düşüktür.

  • Paranoid Kişilik Bozukluğu
    Diğer insanlardan kötü niyetli hareketler bekleme eğilimindedirler. Şüphecilik ve güvensizlik temel belirtileridir. Toplumda %1-2 oranında görülür. Erkeklerde daha fazladır.
    Tedavide ilaç tedavisi ve psikoterapi birlikte kullanılır.
  • Şizoid Kişilik Bozukluğu
    Sosyal ortamdan uzaklaşmanın, izole yaşantının olduğu kişilik yapısıdır. Duygularını ifade edemezler. Genelde tek bir etkinlikte bulunurlar. Yakın arkadaşlıkları ve sırdaşları yoktur. Toplumda %7 oranında görülür. Erkeklerde daha sıktır. Tedavide ilaç tedavisi ve psikoterapi kullanılır.
  • Şizotipal Kişilik Bozukluğu
    Davranış, düşünce, duygulanım, konuşma ve görünümde bir çok gariplik ve egzantriklikler vardır. Alınganlık fikirleri, olağandışı yaşantıları, kuşkuculuk, acayip düşünce biçimi belirgindir. Toplumda %3 oranında görülür. %10’u intihar girişiminde bulunur. Şizofreniye dönüşmesi olasıdır. İlaç tedavisi ve psikoterapi tedavide kullanılır.
  • Antisosyal Kişilik Bozukluğu
    Başkalarına hak tanımayan uyumsuz davranışların olduğu kişilik yapısıdır. Suç işleme eğilimi, sürekli yalan söyleme, dürtüsellik, kavgacılık, sorumsuzluk, vicdan azabı çekmeme temel bulgularıdır. Tam genellikle 18 yaşından sonra oluşur. 30’lu yaşlardan sonra kendiliğinden düzelme olabilir. Tedavisi zordur. Madde bağımlılığı riski yüksektir.
  • Borderline (Sınır) Kişilik Bozukluğu
    Ayrışma-bireyselleşme sorunları, duygulanımı denetleme sorunları ile ilgili belirtiler ve yoğun kişisel bağlılıklar temelde görülebilir. Terk edilmeye karşı aşırı korku duyma, hep-hiç yasasıyla davranması, kimlik karmaşası, kendine zarar verici
Devamı

DELİRYUM

Deliryum, dikkati belli bir konu üzerinde odaklama, sürdürme ya da yeni bir konuya kaydırma yetisinde azalma ile giden bilinç bozukluğudur. Hastanın çevresinde olup bitenin farkında olma düzeyi azalmıştır. Hastalık ani şekilde ve hızlı başlar. Günler-haftalar sürebilir. Gün içerisinde dalgalanmalar gösterme eğilimi taşır; tama yakın düzelmeler, tekrar bozulmalar birbirini izleyebilir. Hasta sıklıkla gergin, huzursuz ve tepkiseldir. Uygunsuz, mantıksız ve şiddet içeren davranışlar gösterebilir. Algı bozukluğu olabilir; özellikle gerçekte varolmayan görüntüler görüp; bunlarla ilgili korkular yaşayabilir; görsel varsanılarına uygun davranışlarda bulunabilir. Düşünce bütünlüğünü mantıklı olarak kuramaz, zaman, kişi ve mekanı tanımada zorluklar yaşayabilir. Uyku-uyanıklık düzeni bozulabilir.

Kapsamlı muayenede ise bu bozukluğun genel bir tıbbi duruma bağlı olduğuna dair kanıtlar saptanır. Deliryum beyin hasarıyla sonuçlanan farklı nedenlerin ortak yolu olarak düşünülebilir.

Deliryum nedenleri; yüksek dozda uyuşturucu kullanımı veya uyuşturucu yoksunluk krizi, metal zehirlenmeleri, yaygın vücut yanıkları, AİDS, yaygın iltihabi hastalılar, ateş, karaciğer veya böbrek hastalıkları, vitamin eksikliği, ameliyat sonrası durumlar, aşırı kan kaybı, kalp atım düzensizlikleri ve kalp yetmezliği, hipertansiyon koması, kafa travması, sara nöbetleri (epilepsi), birçok ilacın yan etkileri, beyin hasarına neden olan durumlar, körlük, sağırlık gibi duyusal yoksunluk olarak özetlenebilir.… Devamı

BUNAMA (DEMANS)

  • Alzheimer Tipi Bunama
    Bunama bilinçte bozulma olmaksızın zeka, öğrenme ve bellek, dil, problem çözme, algılama, dikkat, yoğunlaşma, yargılama ve sosyal becerilerde bozulmayla belirli bir sendromdur.Alzheimer tipi bunamanın nedeni tam olarak bilinmemektedir; beyinde amiloid denen maddenin birikimine, genetik altyapıya bağlı olduğu öne sürülmektedir. Tüm bunamaların %50-60’ı Alzheimer tipidir. Yavaş başlayan bir bunamadır. Sıklıkla 65 yaş civarında başlar.Hasta yeni bilgileri öğrenmede ve önceden öğrenilmiş bilgileri anımsamada zorlanır. Erken evrede telefon numaralarını unutmayla başlarken, ilerledikçe isimleri unutur. Nesneleri adlandırmada zorlanır veya tanımlayamaz. Konuşma bozulur; anlatım güçlüğü, belirsiz ve ayrıntılı konuşma, tekrarlayıcı tarzda konuşma olur. Alışveriş, ev işleri, kişisel bakım gibi günlük görevler sırasında yorulma, karmaşık görevleri başaramama, sorunları çözememe ortaya çıkar; devamlı gözetim ve yardıma gereksinim duyabilir. Hastanın bulunduğu yeri, zamanı hatırlaması da bozulur; sokakta kaybolma, ev içerisinde odaları karıştırma, bulamama olabilir. Kişilik yapısında değişmeler olabilir; şüpheci, aşırı tutumlu, küfürbaz, sinirli, saldırganlık gösteren, uygunsuz şakalar yapan biri haline gelebilir. Mesleki ve toplumsal alanda belirgin bir bozulma ve kişisel performansında düşüş vardır. Bu bulguların bir kısmı depresyonda da olabileceğinden kimi zaman iki hastalık birbirine karıştırılabilir.Alzheimer tipi bunama aşama aşama başlar ve sürekli ilerler, 8-10 yıllık sürede kötüleşmeye gider. Alzheimer tipi bunama denmesi için diğer tüm bunama tipleri incelenir ve bunlara bağlı olmadığı netleştiğinde, Alzheimer tipi olarak adlandırılır. Hastalığı yavaşlatmaya yönelik ilaçlar ve hasta ve ailesini desteklemeye yönelik tedaviler kullanılır.
  • Damarsal Nedenli Bunama (Vasküler Demans)
    Vasküler demansın başlıca nedeni beyindeki damarların daralması/ tıkanması, damar yapısının bozulmasına bağlı olarak beyin dokusunun yeterince kanla beslenememesidir. Hipertansiyonu olan
Devamı

BELLEK BOZUKLUKLARI (AMNESTİK)

Sistemik hastalıklar, beynin fonksiyonlarını etkileyen çeşitli hastalıklara, uyuşturucu maddelerin etkilerine bağlı ortaya çıkan, kısa veya uzun süre devam edebilen bellek bozukluğudur.

Yeni bilgileri öğrenme ve önceden öğrenilmiş bilgileri anımsama yetisinde bozulma olur. Bellek bozukluğu, kişinin toplumsal ve mesleki işlevsellik düzeyinde belirgin bir düşüşe ve bozulmaya neden olur. Hastanın bunama ve deliryumdan farklı olarak bellek dışındaki bilişsel alanları korunmuştur. Kapsamlı inceleme ile bellek bozukluğuna neden olan tıbbi durumlar saptanır.

En yaygın şekli alkol bağımlılığı ile ilişkili olarak B vitamini eksikliğine bağlıdır. Ayrıca kan şekerinin düşmesi (hipoglisemi), sara nöbetleri (epilepsi), kafa travması, beyin tümörleri, beynin damarsal hastalıkları, beyne cerrahi girişim, karbon monoksit zehirlenmesi, beyin dokusunu tutan enfeksiyon hastalıkları, bazı ilaçlar bellek bozukluğuna neden olabilir.

Tedavide bellek bozukluğuna neden olan hastalığın iyileştirilmesi hedeflenir.… Devamı

SAĞLIKLI UYKU VE UYKU HİJYENİ

Sağlıklı uyku tanımı saat üzerinden yapılamaz. Bazı kişiler için 5-6 saatlik uyku yeterli olurken (genellikle aktif, dışa dönük yapısı olanlardır), bazı kişiler ise normalde 10-12 saat uyku uyurlar (sanatçı kişiliğe sahip, içe dönük, duygusal yapıda olanlar için sıktır). Sağlıklı uyku “etkin” olan uykudur. Etkin uyuyan kişi uyandığında kendini dinlenmiş, zinde, formda ve yeni bir günü yaşamaya hazır hisseder. Uyku alışkanlığı yaşa bağlı değişiklikler de gösterir.

Uyku hijyeni kişinin dikkat etmesi “etkin uyku”yu uyuyabilmesi için dikkat etmesi gereken koşullardır.

Etkin uyku için;

  • Her gün düzenli saatte kalkın.
  • Sizin için ‘normal’ olan süreden daha fazla uyumayın.
  • Kahve, çay, kola uykuya dalışı zorlaştırdığından, alkol ise uykuya dalışı kolaylaştırmasına karşın kalitesini bozup sabah yorgunluğuna neden olduğundan kullanmayın.
  • Gündüz uykularından (5-10 dk. bile) sakının.
  • Sabahları fiziksel egzersiz yapın.
  • Yatma öncesi TV seyretmek yerine rahatlatıcı şeyler okuyun ya da müzik dinleyin; aşırı uyarılmalardan kaçının.
  • Yatmadan bir süre önce 15-20 dakikalık banyo yapın.
  • Yatma zamanına yakın yemek yemeyin.
  • Ortamın ısısı, gürültü olup olmaması, yatak değişikliği gibi alışkanlıklarınıza özen gösterin.

EEG kullanılarak uykunun 2 ana evresi olduğu belirlenmiştir: 1. Non-REM uyku evresi (kendi içinde 4 aşamalıdır). 2. REM uykusu: Hızlı göz hareketleri ve rüya görmeyle belirlidir.

Yaşlanmayla uyku örüntüsü değişir. Yatak süresi artar, gece uyanmaları sıklaşır, gündüz şekerlemeleri artar, uykudan hoşnutluk azalır.… Devamı