Kategori arşivi: Çocuk

DAVRANIM BOZUKLUKLARI

İkinci dünya savaşından bu yana gençlik çağında işlenen suçların gittikçe arttığı ve toplumsal bir sorun durumuna geldiği gözlenmektedir. Sanayileşmeye koşut olarak hızla büyüyen kentlerde gençler arasında çalma, soygun, yaralama, adam öldürme, içki ve uyuşturucu kullanımı, cinsel sorumsuzluklar ve yasak çiğnemeler yaygınlaşmaktadır. Bu durumun düşündürücü yönü, suçluluk oranındaki yükselişin genç nüfusun artışından daha hızlı olmasıdır. Özellikle gelişmiş ülkelerde kızlar arasında da suça eğilim kaygı verici bir hızla artmaktadır. ABD’de intihar olayları son yirmi yılda 2,5 kat artmıştır. Resmi sayılara bakarak ülkemizde gençlik suçluluğunun gelişmiş ülkelerdeki oranlara varmadığı söylenebilir. Ancak, polis ve mahkeme kayıtlarına geçmeyen gizli kalmış ya da kovuşturulmamış suç oranının da yüksek olduğu bir gerçektir. Bununla birlikte toplumumuzda büyük kentlerdeki sürekli artışa karşın, gençlik suçluluğu büyük boyutlarda değildir. Köylerdeki geleneksel kız kaçırma, kan gütme suçları azalarak sürmekte, kentlerde ise, hırsızlık suçları ilk sırada yer almaktadır.
Gençlik suçluluğunun nedenleri çok çeşitlidir. Başka bir deyişle tek bir mikropla bulaşan bir hastalık değil, birçok etkenin belirlediği bir davranış bozukluğudur. Yoldan çıkan bir genci, suça yönelten nedenler üç ana kümede toplanabilir:

1. Gencin yapısı, özellikleri ve yeteneklerine ilişkin etkenler,

2. Gencin yetiştiği aile yapısı, aile içi düzensizlikler ve ana-baba ilişkileri,

3. Gencin ve ailenin içinde yaşadığı toplumsal ortam ve yaşam koşulları.

Bu etkenler birbiriyle sıkı sıkıya ilişkili olarak sonucu belirlerler. Kimi zaman bir etken, kimi zaman da başka bir etken ağır basar.
Araştırmalarda incelenen suçlu gençlerin özellikleri şöyledir: Bedence daha iri yapılı ve güçlüdürler. Ergenliğe daha yavaş girmekte, ergenlikten sonra yaşıtlarına yetişerek geçmektedirler. İçlerinde … Devamı

SINAV KAYGISI

SINAV KAYGISI

Kaygı Nedir?
Kaygı, kişinin bir uyaranla karşı karşıya kaldığında yaşadığı, bedensel, duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini gösteren bir uyarılmışlık durumudur.
Dünyaya geldiğimiz anda bir öğrenme süreci içine gireriz ve bu süreç yaşamımızın sonuna dek devam eder. Öğrenme, kişinin yaşamını sürdürebilmesi ve süregelen yaşamdan doyum alması için gerekli tüm bilgi, eylem ve becerilerin kazanılması sürecidir. Öğrenilenler, kişinin birikimini (potansiyelini) oluştururken, öğrenilenlerin belli bir amaca yönelik kullanılması da performansı ortaya koyar. Başka bir deyişle performans, kişinin akıl, duygu ve davranış düzeyinde daha önceden kazanmış olduklarının, belli bir durum ve belli bir zaman kesitinde, eylemsel olarak ortaya konulan şeklidir. İnsanın performansının en iyi olduğu durum, onun o alanda var olan potansiyelinin tümünü eyleme dönüştürebildiği durumdur. Ancak çeşitli iç ve dış etkenler nedeniyle gerçek potansiyelin performansa dönüşmesi zaman zaman güçleşir. Bu etkenlerden biri yüksek kaygıdır.
Öyleyse herhangi bir alanda başarılı olabilmek için hiç kaygı yaşamamak mı gerekir?
Hayır!.. Her duygu gibi kaygı da kişinin, yaşamını sürdürebilmesi ve yaşamdan doyum alabilmesi için gereklidir. Öyleyse amaç, kaygıyı tümüyle ortadan kaldırmak değil, kaygıya yenik düşmemek ve yaşanılan kaygıyı belli bir düzeyde tutarak onu kendi yararımız için kullanmaktır.
Normal düzeydeki bir kaygı kişiye, istek duyma, karar alma, alınan kararlar doğrultusunda enerji üretme ve bu enerjiyi kullanarak performansını yükseltme açısından yardımcı olur. Örneğin, bir konferans ya da bir konuşma için yaşadığımız orta düzeydeki bir kaygı, bu konuşmaya daha iyi hazırlanmamıza ve daha iyi bir performans göstermemize yardımcıdır. Hiç kaygı yaşamadığımız durumlarda ise, yapılacak olan işi elden geldiğince … Devamı

DEPRESYON

Ergenlik çağında depresyonun tüm belirtileriyle çıkması çok seyrek olarak görülür. Ergenlik çağından önce süperegonun (vicdan, üstben) gelişmemiş olması, çocuğun kendini gözleme ve eleştirme yetisinin zayıflığı, dışa dönüklüğü, dürtülerin dizginlenmemiş oluşu nedeniyle durgunluk, çökkünlük, umutsuzluk, kendini suçlama gibi temel depresyon belirtileri apaçık ortaya çıkmazlar; çıksa da sürekli olmazlar. Başka bir deyişle, üst benlik, benliği ve dürtüleri tamamen egemenliği altına alamaz. Genç, depresyona karşı kendini savunmaya girişir. Ortaya üstü örtülü, dolaylı ya da depresyon eşdeğerleri denen belirtiler çıkar. Altta yatan depresyon göstergesi olabilecek belirtiler şunlardır: Genç can sıkıntısı çeker ve tedirgindir; hiç bir işle uzun süre ilgilenemez, bir uğraştan diğerine yönelir. Ancak sonunu getiremez. İstekle başladığı bir işten çabuk bıkar; coşku ile bezginlik arasında gider gelir. Dikkatini yoğunlaştırmakta güçlük çeker; okuduğunu anlamaz “Okuduklarım kafama girmiyor.” der, unutkanlıktan, dalgınlıktan yakınır. Ders dinleyemez ve başarısı düşer. Bedeniyle uğraşır, yorgunluktan, baş ağrısından, mide bulantısından, karın ağrısından, uykusuzluktan yakınır.
İlk gençlikte görülen davranış bozukluklarının birçoğunun altta yatan bir değersizlik, benlik saygısında azalma ve yalnızlık duygularına bir tepki olarak, geliştikleri belirtilmektedir. Baş kaldırma ve saldırgan davranışlar, içteki bir güçsüzlük duygusunu örtme çabaları olarak nitelendirilmişlerdir. Genç, kendinin güçsüz olmadığını kanıtlamaya uğraşmakta, depresyonla savaşmaktadır. Yalnızlık duygusundan kurtulmak için insanlardan kaçmak yerine onlara sokulmayı deneyebilir. Aile ilişkileri çok bozuk olan, evde istenmediğini, sevilmediğini duyumsayan bir genç, kişisel yakınlığı ev dışında arayabilir. Bu durumda eğer genç, bir kızsa beğenildiğini, aranıldığını görerek, ilişkilerini çok ileri götürebilir, sevgi açlığını birine sığınarak gidermeye çalışır. Cinsel yaklaşmayı sevgiyle karıştırır, ancak aradığını bulamayınca, ya da cinsel … Devamı