MAJÖR DEPRESYON

DEPRESYON

Depresyon geçirmekte olan birçok kimse bir bozukluğa sahip olduklarını bilmemektedirler. Bir şeylerin yolunda gitmediğinin farkında olmalarına rağmen yolunda gitmeyen şeyin tam olarak ne olduğunu tanımlayamamaktadırlar. Depresyon hakkında sıkça sorulan sorular ve cevapları bozukluğun doğasını daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır. Böylelikle sizin veya sevdiğiniz birinin tedaviye ihtiyacı olup olmadığına dair daha sağlıklı karar verebileceksiniz.

Klinik Depresyon Nedir?

Depresif Bozukluklar, kişinin fizyolojisi, biyokimyası, duygu durumu, düşünceleri ve davranışları dahil olmak üzere vücudun bütün olarak etkilendiği bozukluklardır. Yemek yeme ve uyku alışkanlıklarınızı, kendiniz, başkaları ve dış dünya hakkındaki düşünce ve duygularınızı etkileyebilmektedir.

Klinik Depresyon Ve Gelip Geçici İç Sıkıntısı Arasındaki Fark Nedir?

Klinik Depresyon gelip geçici bir iç sıkıntısı olmamakla beraber kişisel zayıflığın bir belirtisi kesinlikle değildir. Beyin kimyasındaki ince ve sinsi değişimler vücut, zihin ve ruhta belirgin keyifsizlik ve huzursuzluk yaratıp, varlığınızın her boyutunu etkileyebilmektedir.

Depresyonun Görülme Sıklığı Nedir?

Depresyonun yaygınlığı kültürden kültüre değişiklik göstermemekle birlikte Psikiyatrik Bozukluklar arasında en yaygın görülen bozukluklardan biridir. Depresyon, en çok güçten düşüren ve ölümle sonuçlanan (tedavi edilmeyen klinik depresyonun %15’i intiharla sonuçlanmaktadır) bozukluklar arasında en sık teşhis edilendir. Amerikan Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü’nün (National Institude of Mental Health) araştırmalarına göre yaşam boyu görülme sıklığı majör depresyon için %5,8, majör depresyonun daha hafif bir formu olan distimi için %3,3 olarak belirlenmiştir. Depresyon hastası kişilerin % 50’sinden fazlasının yaşamları boyunca tekrarlayan depresyon atakları geçirdikleri de belirtilmektedir. Yine aynı kurumun Türkiye’de tüm duygu durum bozuklukları için (bipolar bozukluk, majör depresyon, distimik bozukluk) belirlediği rakam tahmini olarak 4.891.468 kişidir.

WHO (Dünya Sağlık Örgütü) verileri göre, dünyada 100 milyon kişinin depresyonda olduğunu ifade etmektedir. Kadınlarda erkeklere oranla görülme sıklığının 2 kat daha fazla olduğu, her 4 kadından ve her 10 erkekten birinin hayatının bir döneminde depresyon geçirdiği belirtilmektedir.

Depresyon Kimlerde Görülür?

Depresyon kültür, cinsiyet, meslek, yaş ve gelir gözetmeksizin herkeste görülebilir. Başlangıç yaşı ortalama olarak otuzlu yaşların ortası olarak belirtilse de günümüzde bu yaş sınırının ergenlik hatta çocukluğa kadar indiği saptanmıştır. Antik çağlardan beri depresyon insanlığı etkilemiştir. Eski Yunanlılar depresyonun biyolojik doğasını ilk anlayan kültür olmakla beraber bozukluğa melankoli adını vermişlerdir (kökü melaina chole olan ve siyah safra anlamına gelen).

Depresyona Ne Neden Olur?

Depresyon karmaşık ve farklı boyutları olan bir bozukluktur ve tek bir nedeni yoktur. Bir ağacın gövdesi gibi depresyonun birçok kökü bulunmaktadır. Bunlardan bazıları:

Genetik ve Biyolojik Etkenler: Kalp-damar hastalıkları gibi depresyonda genetik geçişlidir. Düşüncelerimizi etkileyen beyindeki kimyasal maddelerdeki dengenin bozulması kişinin duygu durumunu etkilemektedir. Serotonin bu kimyasal maddelerin bir tanesi olmakla beraber Depresif insanlarda serotoninin düşük seviyede olduğu gözlenmiştir.

Çocukluk Çağında Yaşanan Travmalar ve Diğer Psikolojik Etkenler: Travmaya karşı verilen tepkiler, kişisel kayıp ve reddedilmişlik gibi psikolojik değişimler de beyin ve sinir sisteminin biyokimyasını değiştirebilmektedir. Bu nedenle, depresyonun en belirgin habercisi erken yaşta yaşanan ebeveyn kaybıdır.

Çevresel Etkenler: Zayıf beslenme, hormonal dengesizlikler, çevredeki toksinler, beyin hasarları, stres, madde kullanımı da depresif hallere neden olabilmektedir. Kişiler, işlerini veya eşlerini / sevdiklerini kaybettiklerinde veya ciddi bir hastalıkla karşı karşıya kaldıklarında depresif olabilmektedirler.

İlaç Tedavilerinin Yan Etkileri: Birçok kişi, bazı reçete ilaçlarının depresyona sebep olabilecek yan etkileri olabileceğini bilmemektedir. Bu ilaçlar arasında, kalp ve hipertansiyon ilaçları, sedatifler, steroidler, stimulanlar, antibiyotikler, antibakteriyel ilaçlar ve analjezikler (ağrı kesiciler) yer almaktadır.

Sosyolojik Etkenler: Geleneksel toplulukların parçalanması, geniş ailelerin çözülmesi, sosyoekonomik seviyeler arasındaki farkın büyümesi ve doğal hayat ile bağlantının kopması gibi modern hayattaki değişimler, günümüzde ve dünya çapında depresyon görülme oranının artmasında kısmen de olsa rol oynuyor olabilir.

Ruhsal Bunalımlar: Bazen hayat anlamını ve amacını yitirdiğinde kişiler var oluşçu (var oluşlarına ait) depresyon yaşayabilmektedir. Herhangi belirli bir değişim, özellikle aile veya işteki rollerin değişimi anlamsal açıdan depresyonu tetikleyebilmektedir.

Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Depresyon karmaşık bir bozukluk olmakla beraber belirtiler farklı seviyelerde kendilerini gösterebilmektedir. Depresyon, fiziksel problemlere, davranışsal problemlere ve çarpık düşüncelere, duygusal değişikliklere ve sorunlu ilişkilere neden olabilmektedir. Tanı ölçütlerine göre depresyon belirtileri 3 ana başlık altında toplanmıştır.

  • Duygusal alanda bozulmalar.
  • Fizyolojik alanda bozulmalar
  • Bilişsel alanda bozulmalar

En sık görülen depresyon belirtileri:

  • Çökkün duygu durum
  • Hiçbir şeyden zevk alamama, keyif alınan aktivitelerden geri çekilme, cinsel isteksizlik
  • Yorgunluk – bitkinlik o Hareketlerde yavaşlama, donuklaşma
  • İştahta değişiklik.
  • Uyku Bozuklukları
  • Konsantrasyon ve hafıza güçlükleri, karar almada zorlanmalar
  • Ajitasyon (parmak çıtlatmalar, ileri geri sallanmalar)
  • Suçluluk ve değersizlik düşünceleri
  • Umutsuzluk ve keder
  • Ölüm ve intihar düşünceleri
  • Huzursuzluk veya aşırı ağlama
  • Sosyal geri çekilme, yalıtım
  • Tedaviye cevap vermeyen kronik ağrılar
  • İntihar girişimleri
  • Bağımlılık davranışında artış (Sigara, alkol, madde kullanımı)