Kategori arşivi: Erişkin

EŞDEĞER EVLİLİK

İnsan yaşamında flört/çıkma bir evlilik ve ciddi ilişki girişi, deneyi olarak ele alınır. Nişan ve söz gelenekleri bu deneylerin eski toplum karşılıkları sayılabilir.

Bir ilişkinin evlilik eşdeğeri olabilmesi için gerek koşullara odaklanalım. İlişkinin taraflardan birine veya her ikisine etki üretmesi, iz bırakması, ilişilmesi gerekli. Üzüntü, tartışma, geçimsizlik üretse de olur. Süre paylaşılacak, az çok anı paylaşılacak. Birlikte büyüdük derler ya, onun gibi. Aşklar süresinden bağımsız olarak evlilik eşdeğeri. Bir de eşdeğer evliliklerde cinsiyet ve cinsel yönelim farkı gözetmediğime dikkatinizi çekerim.

İlişkilerin gözlenebilir ve yasallaştırılmış hali evlilik. Burada devlet ve kurallar devreye giriyor. Bense ilişki gibi ilişkilerin duygusal olarak evlilik etkisi ürettiğindeyim. Bir de evliliğin cinsler/bireyler arasında bir devralma, devretme nöbetleşmesi dayattığında. Kişiler birbirine soğuk ve ilgisiz, resmi kaldığında, kötü veya iyi iz bırakmadığında ilişkileri evlilik sayılmaz. Resmen nikahlılarsa, çocukları bile olsa naylon evlilik, duygusal olarak eşleşilmemiş yalancı evlilik sayıyorum. Fiilen düzeltilmesi zorunlu olmayan bir hata, aile dostu niteliğinde bir yakınla evlenmektir. Bu arkadaşınla yatmaya benzer, hatta zaman zaman ensest çağrışımı verebilir.

Çocukluktan çıkışta, hatta daha çocuk beğenilerinde insan yavrusu kendini ilişkiler içinde görüp tanıyor, olgunlaştırıyor. Ergenlikte karşı cinsi tanımak için seri halde küçük flörtler ve duygusal deneyler yapma gözlenir. Genç enerjisi ve hızı içinde ergenler birbirini inanılmaz anlayışsız şekilde üzer, gömer, ama bir o kadar da hızlıca onarılır, doğrulup yola devam ederler. Çağını ve toplumunu tanımayla at başı giden süreçtir.

Bazılarımız, bazıları bu çocuk ergen dönemini büyümüş de küçülmüş, fazlaca olgun ve sorumlu, tekeşli, adeta evli gibi kalımlı ve sürekli … Devamı

KİŞİLİK BOZUKLUKLARI

Derin olarak yerleşmiş olan, sosyal kalıplara uymayan, yaygın, ısrarlı, uyumsuz davranış örüntüsüdür.

Genelde yaşamın çeşitli dönemlerinde uzun süreli zorlukların etkisiyle olur. Kendilerini karşısındakinin yerine koymakta zorlanırlar. Görülme sıklığı %6-9 oranındadır. Kişilik bozuklukları ilk bulgularını 15-20 yaş arası gösterir. Kadın-erkek oranı eşittir. Kişilik bozuklukları bir çok nedene bağlı olarak gelişir.

Tedavisinde psikanaliz, psikoterapi, ilaç tedavisi kullanılır. Başarı oranı düşüktür.

  • Paranoid Kişilik Bozukluğu
    Diğer insanlardan kötü niyetli hareketler bekleme eğilimindedirler. Şüphecilik ve güvensizlik temel belirtileridir. Toplumda %1-2 oranında görülür. Erkeklerde daha fazladır.
    Tedavide ilaç tedavisi ve psikoterapi birlikte kullanılır.
  • Şizoid Kişilik Bozukluğu
    Sosyal ortamdan uzaklaşmanın, izole yaşantının olduğu kişilik yapısıdır. Duygularını ifade edemezler. Genelde tek bir etkinlikte bulunurlar. Yakın arkadaşlıkları ve sırdaşları yoktur. Toplumda %7 oranında görülür. Erkeklerde daha sıktır. Tedavide ilaç tedavisi ve psikoterapi kullanılır.
  • Şizotipal Kişilik Bozukluğu
    Davranış, düşünce, duygulanım, konuşma ve görünümde bir çok gariplik ve egzantriklikler vardır. Alınganlık fikirleri, olağandışı yaşantıları, kuşkuculuk, acayip düşünce biçimi belirgindir. Toplumda %3 oranında görülür. %10’u intihar girişiminde bulunur. Şizofreniye dönüşmesi olasıdır. İlaç tedavisi ve psikoterapi tedavide kullanılır.
  • Antisosyal Kişilik Bozukluğu
    Başkalarına hak tanımayan uyumsuz davranışların olduğu kişilik yapısıdır. Suç işleme eğilimi, sürekli yalan söyleme, dürtüsellik, kavgacılık, sorumsuzluk, vicdan azabı çekmeme temel bulgularıdır. Tam genellikle 18 yaşından sonra oluşur. 30’lu yaşlardan sonra kendiliğinden düzelme olabilir. Tedavisi zordur. Madde bağımlılığı riski yüksektir.
  • Borderline (Sınır) Kişilik Bozukluğu
    Ayrışma-bireyselleşme sorunları, duygulanımı denetleme sorunları ile ilgili belirtiler ve yoğun kişisel bağlılıklar temelde görülebilir. Terk edilmeye karşı aşırı korku duyma, hep-hiç yasasıyla davranması, kimlik karmaşası, kendine zarar verici
Devamı

DELİRYUM

Deliryum, dikkati belli bir konu üzerinde odaklama, sürdürme ya da yeni bir konuya kaydırma yetisinde azalma ile giden bilinç bozukluğudur. Hastanın çevresinde olup bitenin farkında olma düzeyi azalmıştır. Hastalık ani şekilde ve hızlı başlar. Günler-haftalar sürebilir. Gün içerisinde dalgalanmalar gösterme eğilimi taşır; tama yakın düzelmeler, tekrar bozulmalar birbirini izleyebilir. Hasta sıklıkla gergin, huzursuz ve tepkiseldir. Uygunsuz, mantıksız ve şiddet içeren davranışlar gösterebilir. Algı bozukluğu olabilir; özellikle gerçekte varolmayan görüntüler görüp; bunlarla ilgili korkular yaşayabilir; görsel varsanılarına uygun davranışlarda bulunabilir. Düşünce bütünlüğünü mantıklı olarak kuramaz, zaman, kişi ve mekanı tanımada zorluklar yaşayabilir. Uyku-uyanıklık düzeni bozulabilir.

Kapsamlı muayenede ise bu bozukluğun genel bir tıbbi duruma bağlı olduğuna dair kanıtlar saptanır. Deliryum beyin hasarıyla sonuçlanan farklı nedenlerin ortak yolu olarak düşünülebilir.

Deliryum nedenleri; yüksek dozda uyuşturucu kullanımı veya uyuşturucu yoksunluk krizi, metal zehirlenmeleri, yaygın vücut yanıkları, AİDS, yaygın iltihabi hastalılar, ateş, karaciğer veya böbrek hastalıkları, vitamin eksikliği, ameliyat sonrası durumlar, aşırı kan kaybı, kalp atım düzensizlikleri ve kalp yetmezliği, hipertansiyon koması, kafa travması, sara nöbetleri (epilepsi), birçok ilacın yan etkileri, beyin hasarına neden olan durumlar, körlük, sağırlık gibi duyusal yoksunluk olarak özetlenebilir.… Devamı

BUNAMA (DEMANS)

  • Alzheimer Tipi Bunama
    Bunama bilinçte bozulma olmaksızın zeka, öğrenme ve bellek, dil, problem çözme, algılama, dikkat, yoğunlaşma, yargılama ve sosyal becerilerde bozulmayla belirli bir sendromdur.Alzheimer tipi bunamanın nedeni tam olarak bilinmemektedir; beyinde amiloid denen maddenin birikimine, genetik altyapıya bağlı olduğu öne sürülmektedir. Tüm bunamaların %50-60’ı Alzheimer tipidir. Yavaş başlayan bir bunamadır. Sıklıkla 65 yaş civarında başlar.Hasta yeni bilgileri öğrenmede ve önceden öğrenilmiş bilgileri anımsamada zorlanır. Erken evrede telefon numaralarını unutmayla başlarken, ilerledikçe isimleri unutur. Nesneleri adlandırmada zorlanır veya tanımlayamaz. Konuşma bozulur; anlatım güçlüğü, belirsiz ve ayrıntılı konuşma, tekrarlayıcı tarzda konuşma olur. Alışveriş, ev işleri, kişisel bakım gibi günlük görevler sırasında yorulma, karmaşık görevleri başaramama, sorunları çözememe ortaya çıkar; devamlı gözetim ve yardıma gereksinim duyabilir. Hastanın bulunduğu yeri, zamanı hatırlaması da bozulur; sokakta kaybolma, ev içerisinde odaları karıştırma, bulamama olabilir. Kişilik yapısında değişmeler olabilir; şüpheci, aşırı tutumlu, küfürbaz, sinirli, saldırganlık gösteren, uygunsuz şakalar yapan biri haline gelebilir. Mesleki ve toplumsal alanda belirgin bir bozulma ve kişisel performansında düşüş vardır. Bu bulguların bir kısmı depresyonda da olabileceğinden kimi zaman iki hastalık birbirine karıştırılabilir.Alzheimer tipi bunama aşama aşama başlar ve sürekli ilerler, 8-10 yıllık sürede kötüleşmeye gider. Alzheimer tipi bunama denmesi için diğer tüm bunama tipleri incelenir ve bunlara bağlı olmadığı netleştiğinde, Alzheimer tipi olarak adlandırılır. Hastalığı yavaşlatmaya yönelik ilaçlar ve hasta ve ailesini desteklemeye yönelik tedaviler kullanılır.
  • Damarsal Nedenli Bunama (Vasküler Demans)
    Vasküler demansın başlıca nedeni beyindeki damarların daralması/ tıkanması, damar yapısının bozulmasına bağlı olarak beyin dokusunun yeterince kanla beslenememesidir. Hipertansiyonu olan
Devamı

BELLEK BOZUKLUKLARI (AMNESTİK)

Sistemik hastalıklar, beynin fonksiyonlarını etkileyen çeşitli hastalıklara, uyuşturucu maddelerin etkilerine bağlı ortaya çıkan, kısa veya uzun süre devam edebilen bellek bozukluğudur.

Yeni bilgileri öğrenme ve önceden öğrenilmiş bilgileri anımsama yetisinde bozulma olur. Bellek bozukluğu, kişinin toplumsal ve mesleki işlevsellik düzeyinde belirgin bir düşüşe ve bozulmaya neden olur. Hastanın bunama ve deliryumdan farklı olarak bellek dışındaki bilişsel alanları korunmuştur. Kapsamlı inceleme ile bellek bozukluğuna neden olan tıbbi durumlar saptanır.

En yaygın şekli alkol bağımlılığı ile ilişkili olarak B vitamini eksikliğine bağlıdır. Ayrıca kan şekerinin düşmesi (hipoglisemi), sara nöbetleri (epilepsi), kafa travması, beyin tümörleri, beynin damarsal hastalıkları, beyne cerrahi girişim, karbon monoksit zehirlenmesi, beyin dokusunu tutan enfeksiyon hastalıkları, bazı ilaçlar bellek bozukluğuna neden olabilir.

Tedavide bellek bozukluğuna neden olan hastalığın iyileştirilmesi hedeflenir.… Devamı

SAĞLIKLI UYKU VE UYKU HİJYENİ

Sağlıklı uyku tanımı saat üzerinden yapılamaz. Bazı kişiler için 5-6 saatlik uyku yeterli olurken (genellikle aktif, dışa dönük yapısı olanlardır), bazı kişiler ise normalde 10-12 saat uyku uyurlar (sanatçı kişiliğe sahip, içe dönük, duygusal yapıda olanlar için sıktır). Sağlıklı uyku “etkin” olan uykudur. Etkin uyuyan kişi uyandığında kendini dinlenmiş, zinde, formda ve yeni bir günü yaşamaya hazır hisseder. Uyku alışkanlığı yaşa bağlı değişiklikler de gösterir.

Uyku hijyeni kişinin dikkat etmesi “etkin uyku”yu uyuyabilmesi için dikkat etmesi gereken koşullardır.

Etkin uyku için;

  • Her gün düzenli saatte kalkın.
  • Sizin için ‘normal’ olan süreden daha fazla uyumayın.
  • Kahve, çay, kola uykuya dalışı zorlaştırdığından, alkol ise uykuya dalışı kolaylaştırmasına karşın kalitesini bozup sabah yorgunluğuna neden olduğundan kullanmayın.
  • Gündüz uykularından (5-10 dk. bile) sakının.
  • Sabahları fiziksel egzersiz yapın.
  • Yatma öncesi TV seyretmek yerine rahatlatıcı şeyler okuyun ya da müzik dinleyin; aşırı uyarılmalardan kaçının.
  • Yatmadan bir süre önce 15-20 dakikalık banyo yapın.
  • Yatma zamanına yakın yemek yemeyin.
  • Ortamın ısısı, gürültü olup olmaması, yatak değişikliği gibi alışkanlıklarınıza özen gösterin.

EEG kullanılarak uykunun 2 ana evresi olduğu belirlenmiştir: 1. Non-REM uyku evresi (kendi içinde 4 aşamalıdır). 2. REM uykusu: Hızlı göz hareketleri ve rüya görmeyle belirlidir.

Yaşlanmayla uyku örüntüsü değişir. Yatak süresi artar, gece uyanmaları sıklaşır, gündüz şekerlemeleri artar, uykudan hoşnutluk azalır.… Devamı

DİSSOMNİYALAR

  • Birincil Uykusuzluk (İnsomnia)

İnsomnia, yeterli süre ve dinlendirici uyku uyuyamama hastalığıdır. Hastalığın varlığı süresince uyku saatlerinde düzensizlik, ani gece uyanmaları, uyandıktan sonra tekrar uykuya dalmada güçlük ve sabah çok erken saatlerde uyanma gibi belirtiler gözlemlenir.

Düzenli uyku saatinin varlığı ve uzun süreli uyumalar, ertesi güne dinlemiş ve çalışmaya hazır hale gelerek uyanacağımız anlamına gelmez. Uyku ve uyuma problemleri üzerine yapılan çalışmalarda, yetişkin bir bireyin, her gece 7–8 saat uyuması gerektiği söylenir. Ancak bireyden bireye farklılık gösteren dinlenme süreci kişinin uyku uyuma süresini değiştirebilir. Araştırmacılar yetişkin bireylerin %30 ile %40’lık bir bölümünün her yıl uykusuzluk sorunuyla başa çıkmaya çalıştığını belirtmektedir.

İnsomnia’nın kısa süreli olarak görülmesi akut insomnia olarak nitelendirilir. Akut insomnia genelde stresli bir günün ardından ya da ruhsal gerilimin yüksek olduğu günlerde kendini gösterir. Vücut saatimiz böylesine zor günlerde dinlenme vaktimizin geldiğini göstermekte zorlanır. Genelde 1 – 2 gün arası süren bu düzensizlik, kendimizi daha iyi hissettiğimiz ana kadar devam eder. 4 haftayı bulabilen akut insomnia bulguları vardır.

Bir ay veya daha fazla süren uyku düzensizliğine ise kronik insomnia denir. Yetişkinlerin %10-15’lik gibi büyük bir bölümü kronik insomnia’dan şikâyetçidir. Akut insomnia’ya nazaran kronik insomnia, doktor yardımı gerektirir. Bu tarz bir rahatsızlığın ana sebebi genellikle büyük çapta bir depresyonun varlığıdır.

Yeterli sürede ve derin uyumak bireyin sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürdürebilmesi için oldukça önemlidir. Tıbbi araştırmalar özellikle kronik insomnia hastalığının bireyde davranış bozuklukları yarattığını açıklar. Gündüz devamlı uyku halinin varlığı, bunu takiben bazı rahatsızlıklar, enerji azalması, isteksizlik ve konsantrasyon zorluğu … Devamı

PARASOMNİYALAR

  • Kabus Bozukluğu

Hemen her zaman REM uykusu sırasında kabus görülür ve kabuslar iyi anımsanır. Korkuyla uyandırır. Uzun, korkutucu düşlerdir. Gecenin herhangi bir zamanında görülebilir
Bunda uyku terörüne göre bunaltı, hareket, konuşma, terleme, çarpıntı daha az görülür.
Özgül bir tedavisi yoktur, ilaç kullanımı gerekebilir.

  • Uyku Terörü (Uykuda Korku Bozukluğu)

Çocuklarda yaygındır. Yoğun bunaltı eşliğinde ani uyanma görülür, çarpıntı, terleme olabilir. Uyandığında hareketlidir, haykırarak ağlar, uyanınca olayı anımsamaz.
Rüyasız uyku (Non-REM) döneminde görülen bir bozukluktur. Uyuduktan 1-2 saat sonra ortaya çıkar. Tedavi nadiren gerekir. Görülme zamanından önce uyandırmak korkuları uzun süreli kaldırabilir.

  • Uyurgezerlik Bozukluğu (Somnambulizm)

Çocuklukta yaygın görülür, genellikle yaşla kendiliğinden kaybolur. Genellikle ailede benzer öykü vardır. Tam bilinçli olmadan yatağı bırakma ve yürüme olur, hasta bu dönemi anımsamaz. Derin Non-REM uykusunda ortaya çıkar. Olasılıkla tehlikelidir. İlaçlar tedavide kullanılabilir. Tehlike ve yaralanmaya karşı önlemler alınmalıdır.

  • Başka Türlü Adlandırılamayan Parasomnialar

Uykuda Diş Sıkma: Hafif uyku ve kısmi uyanıklar sırasında çıkar. Tedavide diş hasarını önlemek için ağızlık kullanılır.

REM Uykusu Davranış Bozukluğu: Başlıca yaşlı erkeklerde görülür, ilerleyicidir. REM döneminde karmaşık ve şiddet içeren davranışların ortaya çıkmasıdır. Yaralanma nedeni olabilir. Çoğunlukla nörolojik bir neden vardır. İlaç tedavisi olanaklıdır.

Diğerleri: Uykuda konuşma, uykuda kafa sıçramaları, ailesel uyku felci, başka ruhsal hastalıklarla ilgili uyku bozuklukları, uykuyla ilişkili epilepsi nöbetleri, uykuyla ilişkili küme baş ağrıları, kronik paroksismal hemikrania, uykuyla ilişkili anormal yutkunma sendromu, uykuyla ilişkili kardiyovasküler belirtiler, uykuyla ilşkili gastroözofageal reflü, uykuyla ilişkili hemoglobinüri , madde kullanımının yol açtığı uyku bozukluğu.… Devamı

CİNSEL İSTEK BOZUKLUĞU

  • Cinsel İstekte Azalma:

Sürekli olarak veya ara ara tekrarlayan dönemlerde cinsel birleşme isteğinin az ya da hiç olmaması olarak açıklanmaktadır. Bu durum eşler arası ilişkileri olumsuz yönde etkilemektedir. Ortaya çıkan tablo genel bir tıbbi durumun veya madde kullanımı sonucunda oluşmamaktadır.

Bu bozukluğa sahip kadın ya da erkek cinsel birleşmeyi kendileri başlatmazlar veya karşı taraf başlattığında ise isteksiz davranırlar. Cinsel birleşmeye genellikle eşlerinin kendilerini terk edeceği gibi kaygılar nedeniyle girerler. Bazı olgularda birleşme sonrası süreçler gayet normal olabilirken isteksizlik sadece başlangıç aşamasında görülebilmektedir. Araştırmalara göre beş kişiden birinde bu durum mevcut olup, kadınlarda daha çok rastlanmaktadır.

Kronik stres, kaygı ve depresyon da bu tabloya neden olabilmektedir. Bunun dışında sağlıksız bir ilişkide öfke- düşmanlık ifadesi olarak ta ortaya çıkabilmektedir. Bilişsel, davranışçı teknikler ve çift terapisi ile tedavi sağlanabilmektedir.

  • Cinsel Tiksinme Bozukluğu

Devamlı veya ara ara tekrarlayan dönemlerde bir eş ile cinsel ilişkiye girmekten çok fazla miktarda tiksinti duyarak, cinsel ilişkiden kaçınma halidir. Bu durum eşler arasında kişiler arası ilişki düzeyinde yoğun gerilime ve bozulmalara neden olabilmektedir. Ortaya çıkan tablo genel bir tıbbi durumun veya madde kullanımı sonucunda oluşmamaktadır. Kişi cinsel ilişki söz konusu olduğunda tiksinmekte veya korku duymaktadır. Bu iğrenme duygusu cinsel birleşmenin her hangi bir anı hatta sadece öpüşme veya ten teması ile ilgilide olabilir. Bu rahatsızlığı olan kişiler cinsel birleşme anında panik atağa benzer nöbetler yaşayabilirler. Bilişsel, davranışçı teknikler ve kaygının azaltılmasına yönelik bireysel psikoterapi ile tedavi sağlanabilmektedir.

  • Erkek Cinsel Organı Sertleşme (Ereksiyon) Bozukluğu:

Devamlı olarak ya da ara ara … Devamı

CİNSEL UYARILMA BOZUKLUĞU

  • Kadında Uyarılma Bozukluğu

Sürekli olarak veya yineleyici biçimde, cinsel uyarılmanın yeterli bir ıslanma-kabarma tepkisini sağlayamama veya cinsel etkinlik bitene dek bunu sürdürememe durumudur. Birçok psikolojik etken (örneğin bunaltı, suçluluk, korku) kadında cinsel uyarılmayı bozabilir.

  • Erkekte Sertleşme Bozukluğu

Yeterli bir sertleşme (ereksiyon) sağlayamama veya cinsel etkinlik bitene dek bunu sürdürememe durumudur. Erkekte sertleşme bozukluğu, organik (fiziksel), psikolojik veya her ikisinin bileşimiyle olabilir. Organik nedenleri dışlamak amaçlı yapılan tetkiklerden sonra, psikoterapi desteği verilerek psikolojik faktörler ortadan kaldırılabilir.… Devamı