Kategori arşivi: Genel

YAŞAMIN KIYISINDAN NOTLAR

İnsan ne zaman ölümü düşünür? Ne zaman yaşamın ta kendisini? Kim mutludur? Kim mutsuz? Anlam arama çabasına ne zaman vakit ayırırız? Yaşam aslında sanıldığı kadar uzun mudur? Ya da acele etmemiz gerektiği kadar kısa. Size de zor geliyor mu yaşamak? Yemek, içmek, çalışmak, koşmak, belki de sevişmek? Ne zaman sorgularsınız bunları? Ne zaman bıkarsınız yaşamdan? Ölümle arkadaş olduğunuz zamanlar… Beklenmeyen kişilerin intiharları. İyi insanlar neden kenarlardadırlar? Niye gündelik hayatta karşılaşmazsınız onlarla? Sevdiklerinizi gerçekten ne kadar seversiniz. Sizi anladıklarını düşünür müsünüz ya da emin misiniz? Sevginizi gösterirken ne kadar samimisiniz? Ya şüpheleriniz, korkularınız? Onları göstermekte ne kadar içtensiniz? Siz hiç bir insanın gözlerinde kaybolduğunuzu hissettiniz mi? Onda var olduğunuzu ya da onda bitip tükendiğinizi. Yoksa kendi kendinizi mi tüketip bitirirsiniz? Hiçlik nedir sizin için? Yitmek, yok olmak. Bir şey olmadığınızı bilmek nasıl bir şeydir aslında?

İnsanoğlu bunları düşünüyor zaman zaman. Varlığımızı hissetmek korkutuyor bizi herhalde. Yokmuşuz gibi yaşayıp gidiyoruz. Toprak oluyoruz, ama bunu bilmek istemiyoruz. Ya yaşadığımız sıkıntılar? Değer mi bunları yaşamaya, ya da en azından bu derece yaşamaya? Eski sevgilileriniz geliyor mu aklınıza? Size öğrettiklerine. Size yaşattıklarına. Ya sevmemiş olmak, ya aşık olamamak, duygularını ifade edememek? Aslında yakında iken çok uzaklarda olmak. Yani varken aslında yok olmak. Yaşama tutunamamak neyi ifade eder sizde? Hayatta tutunamamış olmak, hep kıyısında yaşamaya mahkum hissetmek yaşamın? Sizin gibi birçoklarının olduğunu görmek ve onların gözlerinde yok olmak, bitmek, tükenmek. Yitikler ordusunun anlam arama çabası içinde direnen bir üyesi olarak debelenip durmak. Ve bunun farkına varmak. … Devamı

Doktorumuz kitaplandı

Söyleşi: Serkan Parlak

Mehmet İbiş’le geçtiğimiz günlerde Kırmızı Ada Yayınları etiketiyle okurla buluşan deneme kitabı “Bakışlar, Mayalar, Tarihöncesi” hakkında konuştuk.

Mehmet Bey, ilk deneme kitabınız geçtiğimiz günlerde Kırmızı Ada Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Kitabınızın ortaya çıkış sürecini sizden dinleyelim.

Yazılar, on yılı aşkın zamanda birikti, kendi kendilerine birleştiler. Burada hem psikiyatri şefim Ali Nahit Babaoğlu’na öykünme ve biricik evladı olmaya soyunma, hem dilciliğini paylaştığım kendi babama hediye, hem de meslek atam Carl Gustav Jung’a benzeme çabası var [Bakışlar Mayalar Tarihöncesi-Anılar Düşler Düşünceler]. Bu kitap benim için bir tür büyüme, erginlenme töreni. Hem babalara sunu, hem de babalardan kurtuluş.

Devamı için lütfen tıklayın.


Bakışlar Mayalar Tarihöncesi | Kitapyurdu

Bakışlar Mayalar Tarihöncesi (Yayıncısından)Devamı

BOSANMA VE COCUK

Boşanma; tıpkı evlilik gibi bir durumdur. Karı-koca olma durumunun sona ermesidir. Zaman zaman ebeveynler bile bu durumun tam olarak ne olduğunu idrak edemezken, çocukların kafasının karışması, durumun anne-baba olmak ile ilişkilendirilmesi tabi olabilecektir.

Çift boşanmaya karar verdiğinde doğru olan, süreç bitene kadar aldıkları kararı çocuklar dahil ailelere açıklamamak olacaktır. Çocuk zaten geçen süreçteki tartışmalar, kavgalar, kırgınlıklar ve tatsızlıkların ve işlerin yolunda gitmediğinin farkındadır, sadece sebepleri bilemez. Çocukların bir kısmı bu durumdan kendilerini suçlama eğilimindeymiş gibi görünse de, her çocuk boşanmadan kötü etkilenecek, “sorunlu çocuk” olacak, dersleri kötüleşecek gibi genellemeler yapmak doğru olmayacaktır. Ancak bu konuda hassasiyet gösterilmesi gereken bir takım noktalar vardır.
Boşanmış anne baba bu durumu mutlaka çocuğa söylemelidir. Çocuğun yaşına bağlı olarak kullanılacak cümleler farklılaşsa da temelde evliliğin bittiği, artık karı-koca olmadıkları ama hala onun anne-babası oldukları ve onu sevdikleri söylenmelidir. Artık birbirini mutlu etmeyen ve anlaşamayan yetişkin kadın ve erkek evli olmak istemezler ve ayrılırlar, bunun çocukla hiç alakası yoktur.
Çocuk bu duruma tepki vermemiş, önemsememiş gibi görünebilir; ancak hissettiği bir takım duygular, korkular ve endişeler olabilir. Çocuk evden ayrılan (örn. Baba) ebeveynden sonra diğer ebeveyni de kaybedeceğinden, onun da gideceğinden endişe duyabilir. Hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağından, okulda ona çok soru sorulacağından korkabilir. Zaman içerisinde düzene giren görüşme gün ve saatleri, alınan yeni kararlar ve yapılan programlar, çocuğun bu endişelerinden yavaş yavaş kurtulmasına yardımcı olacaktır.
Anne-babalar bir araya geldiğinde gereksiz bir tiyatro içine girmemelidirler. Olduklarından daha iyi görünmek, eskisi gibiymiş gibi davranmak, çocuğu umutlandıracak, durumu … Devamı

Ö’NÜN ÖYKÜSÜ (OLGU Ö)

Ö 21 yaşında, Açıköğretim İktisat öğrencisi, 1 aydır çalışmıyor, daha önce bir şirkette büro görevindeymiş. Anababa ve 18 yaşındaki erkek kardeşiyle kendi evlerinde oturuyor.

Geldiğinde yakınması; oturduğu odadaki eşyalardan, masa-dolap köşeleri, sehpa, sandalyeden korkuyor, bunların karşısında gözlerini kapatma gereksinimi duyuyor, bu eşyaların gözlerine, beynine gireceklerinden çekiniyor. Aslında böyle bir şey olmayacağını biliyor. Bu korkuları 3-4 yıldan beridir, 3-4 ayda bir ve gelip geçici nitelikteyken, son 1 ayda sıklaşmış ve her seferinde 10-30 dakika sürmeye başlamış. Ayrıca bu (kriz) sırasında kendisinin bunların üstüne düşeceğinden çekiniyor, her şey boşluktaymış gibisine geliyor.

Geriye doğru değerlendirdiğinde, ilkokuldan beri kendisinde eşcinsel özelliklerin olduğunu düşünüyor. O zamanlar 1-2 erkek arkadaşına hayranmış, gözlerinden etkileniyormuş. Ortaokuldayken aynı zamanda bir kıza da aşık olmuş. Şimdi, kendisini eşcinselliği baskın olan biseksüel biri gibi hissediyor. Bunu ilk olarak 1 yıl önce bir psikoloğa söylemiş. Sonra da bir rahatlama uzmanı, şimdiki hekimi ve babasına durumunu açıklamış. Bu açıklamları genellikle anlayışla karşılanmış; söylemediklerinden sadece annesinin onu anlamayıp inkar edeceğini düşünüyormuş. Cinsiyet değiştirme amacı yokmuş, sadece fantezi olarak aklına geldiği olmuş.

Takıntı düzeyine kadar çıkan bir titizliği varmış. 30 kez el yıkama, yatağının altını kontrol etme, evde insan var mı diye arama, aygazını kontol etme gibi. [A ilacını kullandıktan sonra belirgin düzelme olmuş.]

Kendisine kelimeleri yutuyormuş gibi geliyormuş, düzgün konuşamadığını hissediyormuş. Başlangıçta rahatlamak için alkol aldığı olmuş. Aldığı alkol korku krizlerine de iyi geliyormuş.

Zamanla başlangıçta hiç olmayan saplantıların ortaya çıktığını, birisi kaybolurken diğerinin belirdiğini, bir yerinden vurulunca başka yerinden değişen bir oyuncak gibi Devamı

Adam Phillips – Dehşetler ve Uzmanlar’dan seçmeler

  • Bilindiği gibi yalnızca olanaksız olan şeyler bağımlılık yaratıcıdır.

  • Ergen çocuğun yaşadığı temel açmazlardan biri de sadece kendi denetiminin ötesinde olan nesneye güvenebileceğini keşfetmesidir.

  • Ergen, temelde kendini tecrit eden kişidir. D. Winnicott

  • Çok uzun süre beklediğimiz insanlardan keyif almak güçtür.

  • Agorafobisi olan kişi, açıklık bir alana geldiğinde, … , kötü bir şeyin; bir zihinsel durumun diğeriyle ya da bir arzunun bir başka arzuyla değiştokuşundan korkar.

  • Yani agorafobisi olan kişi, mekanın ne amaca hizmet ettiğini ya da kendisinin bu mekanı hangi amaçla kullanmak istediğini bilmektedir.

  • Yolcular kabul etseler de, etmeseler de ölüme doğru seyahat etmektedirler. Freud

  • Annesini fazlasıyla beklemiş olan bebektir ölüme doğru seyahat eden; çünkü başında kimse olmayınca bebek bedenin yalnızlığına hapsolmuştur.

  • Özne hep talep etmekten başka bir şey yapmamıştır; aksi takdirde “ayakta kalamazdı”; bizlerin yaptığı sadece işi kaldığı yerden sürdürmek. J. Lacan

  • Başka bir deyişle psikanaliz bizlere, yanıtları nasıl ve ne için kullandığımızı, neye razı geldiğimizi gösterir.

  • Bilgi arzuya dairdir; neyi istediğimize ve neleri kaçırdığımızı düşündüğümüze dairdir ve arzu daima bir talep biçimine bürünür.

  • Bebeğin ağlaması yorumlanmak zorundadır ve yorum geri tepebilir.

  • Küçük çocuğun bakış açısından dil, ötekilerin kullandığı bir şeydir, hatta ötekilerin ta kendisidir.

  • Tüm yetersizliklerine karşın dil, çocuğun talep etmesinin en iyi yöntemidir.

  • Freud’un kullandığı dilde nevroz, ne istediğini bilmemenin bir yoludur; bir dili öğrenip sonra unutmaya benzer.

  • Psikanaliz, tanımı gereği, hiç varolmamış, sözcükleri aşan bir şeyi değil, kaybedilenleri kazandırır.

  • Nevrotik, çeşitli yetenekleri olan ama kendince geçerli nedenlerle bunları kullanmayan kişidir.

  • Örneğin bir istek, bilebileceğimiz değil de ancak

Devamı

PSİKOTERAPİ ÜZERİNE

  • Yardım edici bir kişiyle yoğun, duygusal yüklülük içeren, güvenli bir ilişki.
  • Hastanın sıkıntısının nedenini içeren açıklama rasyoneli ve acı dindirme yöntemi.
  • Psikoterapi öğrenmeme, öğrenme ve yeniden öğrenmeyle ilişkilidir.
  • Öğrenmemeye, kötü uyuma neden olan kalıplarına karşı daha etkili başetme düzenekleri oluşturma, bu yeni davranışları pekiştirme.
  • Terapistin bakış açısı da içselleştirilir.
  • Bilişsel, duygusal ve davranışsal olarak etkilemeye çalışılır. Psikoterapi özgül olarak topluma uyumu değil işlevselliğin ve konforun artırılmasını amaçlar.
  • Bazılarını psikoterapi kötü etkileyebilir, bazıları için seçimlik olabilir. Her ilaç gibi psikoterapinin de istenmeyen etkileri ortaya çıkabilir.
  • Bazıları için psikoterapi estetik cerrahiye benzer işlevdedir.
  • Etkili olabilmek için terapist kendini eleştirebilmeyi içeren bir içgörü yeteneği göstermelidir.
  • Toplumsal destek düzeninin bir parçası olma. Etkisinin çoğu eğitimseldir.
  • Yaşam olayları hakkında daha farklı düşünme yolları. Gelecekteki sorunların çözümünde kullanabileceği teknikler.. Bilinçdışını bilince kazandırmakla seçenek sayısı artar.
  • İçgörünün illa değişimle sonuçlanmayabileceği vurgulanmalıdır.
  • Dünyadaki tüm insanların psikoterapiye gereksinimi olduğunu söylemek, dünya kadar düşmanca duygu demektir. Tanrının (asıl) psikoterapiye gereksinimi olduğunu öne sürmektir.
  • Bir hocası, kendinin öğrenmesi 50 yılını almış olan şeyi öğrencilerinin ortaya çıkartmasını istemiş; bunun özündeki çelişki.
  • Hasta belli durumlarda nasıl yaşadığını anlatarak terapi ilişkisinin nasıl olmasını beklediğini açığa vurabilir. İki tarafın, ilişkinin nasıl olacağında bir uyuşma/uzlaşmaya gitmeleri beklenir.
  • Bazı hastalar “mutat paylaşan” olmayı oynarlar, ama bağımlılıklarını doyuruyor olabilirler.

 

BENLİK GÜCÜNÜN DEĞERLENDİRİLMESİ

  • Düş kırıklığına, gereksinimlerinin doyurulmamasına dayanma gücü.
  • Kendinin istenmedik, hoşlanılmayacak yanlarına bakabilme istekliliği.
  • Tam bir ego manometresi yoktur.
  • Okul başarısı, akademik başarıları (iç yetenekleriyle ilgili).
  • Yetkeci ortamda nasıl idare ediyor.. Aksi bir durumun zorlarına nasıl dayanıyor?
Devamı