PSİKOTERAPİ ÜZERİNE

  • Yardım edici bir kişiyle yoğun, duygusal yüklülük içeren, güvenli bir ilişki.
  • Hastanın sıkıntısının nedenini içeren açıklama rasyoneli ve acı dindirme yöntemi.
  • Psikoterapi öğrenmeme, öğrenme ve yeniden öğrenmeyle ilişkilidir.
  • Öğrenmemeye, kötü uyuma neden olan kalıplarına karşı daha etkili başetme düzenekleri oluşturma, bu yeni davranışları pekiştirme.
  • Terapistin bakış açısı da içselleştirilir.
  • Bilişsel, duygusal ve davranışsal olarak etkilemeye çalışılır. Psikoterapi özgül olarak topluma uyumu değil işlevselliğin ve konforun artırılmasını amaçlar.
  • Bazılarını psikoterapi kötü etkileyebilir, bazıları için seçimlik olabilir. Her ilaç gibi psikoterapinin de istenmeyen etkileri ortaya çıkabilir.
  • Bazıları için psikoterapi estetik cerrahiye benzer işlevdedir.
  • Etkili olabilmek için terapist kendini eleştirebilmeyi içeren bir içgörü yeteneği göstermelidir.
  • Toplumsal destek düzeninin bir parçası olma. Etkisinin çoğu eğitimseldir.
  • Yaşam olayları hakkında daha farklı düşünme yolları. Gelecekteki sorunların çözümünde kullanabileceği teknikler.. Bilinçdışını bilince kazandırmakla seçenek sayısı artar.
  • İçgörünün illa değişimle sonuçlanmayabileceği vurgulanmalıdır.
  • Dünyadaki tüm insanların psikoterapiye gereksinimi olduğunu söylemek, dünya kadar düşmanca duygu demektir. Tanrının (asıl) psikoterapiye gereksinimi olduğunu öne sürmektir.
  • Bir hocası, kendinin öğrenmesi 50 yılını almış olan şeyi öğrencilerinin ortaya çıkartmasını istemiş; bunun özündeki çelişki.
  • Hasta belli durumlarda nasıl yaşadığını anlatarak terapi ilişkisinin nasıl olmasını beklediğini açığa vurabilir. İki tarafın, ilişkinin nasıl olacağında bir uyuşma/uzlaşmaya gitmeleri beklenir.
  • Bazı hastalar “mutat paylaşan” olmayı oynarlar, ama bağımlılıklarını doyuruyor olabilirler.

 

BENLİK GÜCÜNÜN DEĞERLENDİRİLMESİ

  • Düş kırıklığına, gereksinimlerinin doyurulmamasına dayanma gücü.
  • Kendinin istenmedik, hoşlanılmayacak yanlarına bakabilme istekliliği.
  • Tam bir ego manometresi yoktur.
  • Okul başarısı, akademik başarıları (iç yetenekleriyle ilgili).
  • Yetkeci ortamda nasıl idare ediyor.. Aksi bir durumun zorlarına nasıl dayanıyor? Önderlik yeteneği? Disiplinle sorunu var mı?
  • İlerleme hızı beklendik gibi mi? Düşme var mı? Her işinin süresi, sorumlulukları, işinin doğası ve ödemesi kişinin yetenekleriyle uyumlu mu? İş arkadaşları ve/ya da işverenlerle sorunları?
  • Yasal durum da önemli. Polisle sorun, karakolluk olma, cezaevi deneyimi. Yineleyici trafik cezaları? Alkol ilişkileri. Bilinçlilik değiştiricileri? Zor altında içme eğilimi var mı?
  • Kişilerarası ilişkiler benlik gücünün önemli bir ölçeği sayılır.
  • Çoğu kişi terapi ile kişilik değişimi hedeflemez. Başarılı psikoterapiyi kişilerarası ilişkilerin değişimiyle ölçer. Terapi kişilerarası ilişki üstünde var olur. Psikoterapi ilişkisinin gidişi de büyük ölçüde hastanın önceki ilişkilerince belirlenir.
  • Yetke (otorite) temsilcilerine nasıl davranıldığı çok önemlidir.
  • Yaşıtlarla ilişkiler önceki kardeş ilişkilerini andırıyor olabilir.
  • Kendinden aşağı rolde olanlara nasıl davranıyor?
  • Hemcinsleriyle ilişkisi, karşı cinsle ilişkisi.
  • Öfke, saldırganlık ve girişkenlikle ilgili, öfke denetiminde sorun var mı? Tersine öfke bastırılıyor mu? Öfke bazılarına gösteriliyor, bazılarına gösterilmiyor mu?
  • Edilgenlik ve bağımlılık da bir çatışma alanıdır.
  • Diğer insanların ona bakışı?
  • İlk 5-10 dakika boyunca hastayı sözünü kesmeden dinlemek gerekir.
  • Ayrıntı için soru sormak, bir yere odaklanmayı, diğer yerleri gözden kaçırmayı getirebilir. İlk görüşmede genel görünümü almak önemlidir.
  • Kadın doğumcunun yapacağı gibi önce çıkan kısım önce doğurtulmalıdır.
  • Hastanınkinden farklı bir bakışımız var diye onun anlatım seçimlerini zorlamamız işbirliğini de zorlayabilir.
  • Az konuşan hastalara az sayıda soru sorulabilir. Başlangıçta katlanması zor sessizliklerin ve doğuracağı bunaltının önüne geçilmiş olur.
  • Hem yasal gereklere uygun, hem dinamik bir tanı koymaya çalışılmalıdır.
  • Terapist dedektif gibi dinlemeli, yalnızca semptom avcısı gibi davranmamalıdır. Semptom avcısı olarak karşımızdaki insanı tanıyamayabiliriz. Bir saatlik süre boyunca birlikte yolculuk yapılan bir kişiyi bile daha fazla tanıyabilirdik bu yolu kullanmasaydık.
  • Nasıl dinleneceği de önemlidir.
  • Terapist hastanın önce ne dediğine, sonra neyi bilip utandığı için demediğine, sonra da bilinçdışı olduğu için neyi diyemeyeceğine kulak vermelidir.
  • Hastayı dinlerken bir sonrasında ne soracağınızı akılda tutarak dinleme etkili olmaz.
  • Hastanın konuşmasını kesmekten de, ilgilenmemiş görünmekten de kaçınmalıdır.
  • Tanısal bir görüşmede neyin söylenmediği, neyin söylendiği kadar önemlidir.
  • Sözdışı (nonverbal) iletişimden de çok bilgi toplanabilir.

 

NEDEN ŞİMDİ SAĞALTIM ARIYOR?

  • Şimdi başvurudan ender olarak süreğenlik sorumludur.
  • Kendi gelen değil, getirilense nasıl hissediyor?
  • Gizli ajanda(sı)?
  • İkinci gelişte hastanın ne bekleyeceği, nasıl davranacağı hakkında fikri olur. Yeni yer ve kişiyle karşılaşma dışında ilk görüşmenin psikiyatrik yardım almaya ilişkin duygularla ilgili yükü de var.
  • İlk görüşmede yapılan yorumlar, seçilen sorular aradaki günler boyunca hastaya üstünde düşüneceği bir alan sağlamıştır. İlk görüşmede yapılacak bir yorum denemeye yarar: içe bakış eğilimi ve ruhsal yönelimlilik potansiyeli.
  • Bir değerlendirme görüşmesi yetebilir, ama 2. veya 3. görüşmelerle nasıl bir sağaltımın önerilebileceği açıklaştırılabilir.
  • Genellikle ikinci görüşmenin bir yerinde artık öykü almayı bırakıp başka sorulara geçmeli; kişi yardım almaya neden şimdi kalkıştı? Nasıl bir yardım arıyor? (belirtilerden kurtulma, kişilik değişimi) Sağaltım hakkındaki imgesi ne? En azından kısmen yanıtları bulunmalıdır.

Sağaltım arama nedenleri

  • Bunaltı ve çökkünlük dış hasta grubunda liste başı.
  • Hasta sağaltım için sadece belli yakınmaların geçiş bileti olduğuna inanıyor olabilir. Başta neyi söylemesi isteniyor bilmiyor ve rahatsızlık duyuyor olabilir.
  • Psikoterapi aramak da bir eyleme vurma olabilir. Bir kadın ne zaman kocasından zarar gördüğünü düşünse psikiyatri randevusu alıyordu. Böylelikle onu incitmesi yüzünden yardım almak zorunda kaldığını söylemiş oluyor, aynı zamanda haftalık faturalarla onu cezalandırmış oluyordu.
  • Hastanın beklentileri gerçekçi mi?
  • Bir yere kadar her hasta psikoterapiden büyüsel yardım ve cennetsi sonuçlar bekler. Ama zamanla gerçekçi beklentilerle dengelenenler, denge kuramayanlardan bütünüyle farklı sonuçlanır.
  • Hasta herkesin psikiyatriste gereksinimi olduğunu söyleyebilir. Önceden psikanalize girip girmediğinizi sorabilir. Bunun uygun yanıtı. “Acaba size yardım edip edemeyeceğimi, benim sorunlarımın ve gerksinimlerimin sizinkilere karışıp karışmayacağını mı merak ediyorsunuz?”
  • Yavaş yavaş materyal hakkında seçici olmaya başlanır ama ilkece edilgen ve seçimsiz bir dikkatle dinlemek temeldir.
  • Hasta da neyi nasıl söyleyeceğini (terapistine göre) seçmeye başlar.
  • Sonuç olarak gene de dinleme, anlatma-eleme süreci seçici olacaktır ve olmalıdır.
  • Danışman öncelikle bir önceki seansta aldığı bilgilerden etkilenecektir. 10-15 dakika sürmüş bir monolog ya da diyalog bir cümleyle özetlenebilir (vurgulanabilir). Böylece materyal değerlendirilebilir hale indirgenmiş olur.
  • Materyalden danışanın düşlemine(iç dünyasına) yorumlayıcı olasılıklar beliriyorsa bu denenerek ortaya dökülür. Buradaki düşlem bilimsel çalışmadaki hipotez gibidir.
  • Danışmanın düşünme görevini mantık sorusu çözme gibi görmek yanılgı olacaktır.
  • Kendine hiç soru sorulmaksızın çözümlemesi yapılmış danışan yoktur. Eninde sonunda danışman sorular soracaktır.
  • Soru sormanın ilk ve önemli işlevi bir noktayı aydınlatmaktır. Yanlış anlamaları önleme, karışıklıkları netleştirme için sorunun yerini tutacak yol yoktur.
  • Bir işlevi de ek bilgi sağlamaktır. Bu ek bilgiyle bir varsayım desteklenebilir veya zayıflatılır.
  • Soru sormanın bir işlevi de danışanı bir konuyu gözden geçirmeye yüreklendirmektir.
  • Soru sormanın en uygun yöntemlerinden biri, danışanın son cümle ya da paragrafının soru biçimine sokulmasıdır ve be genel olarak bir olumlu pekiştirmedir. (Danışanın düşünme zincirini araya girmeksizin sürdürür/güçlendirir) Böylece diğer girişimler gibi sağaltım gidişini etkiler.
  • Sağaltımın gidişiyle ilgili sorular sorulmalıdır doğallıkla.
  • Yalnızca terapistin ilgilerini doyuran sorular  yersizdir.
  • Danışman çok az kişinin sormaya cesaret edebileceği soruları sormakta serbest hissetmelidir. Kendi vücuduna karşı ilgisiz danışana örneğin: “Vücudunu kime ait sanıyorsun? Anababaya, tanrıya, kendine?” Örneğin danışanlar başlarına bir şeyler geldiğini anlatırlar; “Onlar yalnızca başına gelen şeyler miydi, yoksa sen onların başına gelmesi için bir şeyler yapmış olabilir misin?”
  • Bir sorunun soruluş biçimi olası bazı yanıtları hazırlar ve bazı yanıtları engeller.
  • Danışmanın danışana hissettirmesi beklenen tutumlar: fark edilmiş, kabul edilmiş, saygı duyulan.
  • Hastanın soruları karşısında:
    1. sessizlik
    2. doğrudan yanıt
    3. “neden soruyorsun?”, “ne düşünüyorsun?” gibi bir soru
    4. doğrudan yanıt peşinden (neden soruyorsun?)
    5. bir yorum
  • Terapistin düşüneceği: “Neden bu soru soruldu?” Nedenini biliyor olduğuna inanıyorsa yanıt bir yorum biçiminde olmalıdır.
  • Yorum, yorumlama, özetleme, yeniden çerçeveleme, yüzleştirme, bilgilendirme..
  • Danışan suçlu hissetmesinden dolayı görüşmeye neden geç kaldığına ilişkin soruya savunmacı davranabilir.
  • Tecavüz fantezileri yaygındır, yasaklanmış cinsel dürtüler için çocuklukta sorumluluk azaltıcı işlev görürler.

 

BAŞETME  DÜZENEKLERİ

  • Savunma düzenekleri zaman içinde oldukça sabit olmaya eğilimlidir ve kişinin yaşama uyumu, zorlayıcıları ele alışı ve kendilik saygısını oluşturma kapasitesini öngörmeye yardım eder. Bu aynı zamanda hangi psikoterapiye yatkın olup, terapinin nasıl yapılandırılacağı açısından da önemlidir. Eyleme vurmaya yatkın olan hastalar yeniden yapılandırıcı terapiler için daha az uygundur. Böyle bir çalışma sırasında bunaltının ortaya çıkışı kaçınılmazdır.

 

KAYIPLARA TEPKİ

  • Ayrılma ve kayıplar, diğer insanlarla ilişkilerin niteliği ve duygusal tepkilerin belirlenmesinde çok önemlidir.
  • Çocukluktaki kayıplar ve çatışmalar dikkatlice araştırılmalıdır. Anababa veya sevilen birinin ölümü, anababa boşanması, sık yer değiştirmeler, kardeş doğumu, okula başlama..
  • Okul açısından iki olay önemli: Okula ilk başlama ve yüksek öğrenim için evden ayrılış.
  • Ergenlikteki genellikle uygunsuzca önemsiz gösterilmeye çalışılan kayıplar araştırılmalıdır. Örneğin akademik, atletik, toplumsal yarışmalardaki düş kırıklıkları, ilk duygusal maceralar.
  • Erişkinlikteki kayıplar da önemli olabilir. Anababa  ya da kardeş ölümü, ayrılma/boşanma, eş ölümü, büyük iş değişiklikleri..

 

ÖNCEKİ PSİKOTERAPİ İLE İLİŞKİLER

  • Etkileşimin niteliğinin değerlendirilmesi döneminde önemlidir. Olumlu mu olumsuz bir deneyim olarak mı algılandı? Bu deneyimden ne öğrendi? Psikoterapinin sonucu olarak şimdi ne şekilde eskisinden farklı?
  • Psikoterapi sırasında ne tip bir davranış bekleniyordu?
  • Bazen eski deneyim çok travmatik olmuş olabilir. Örneğin terapist terapi sürmekteyken ölmüştür.

 

Değerlendirme sırasında şimdiki terapistle ilişki

  • Terapide denetleyici olma çabası gösterdi mi?
  • Yardım için edilgen kabullenicilik var mıydı?
  • Giysi ve/ya da davranışlarında kışkırtıcılık var mıydı?
  • Oturumdan oturuma değişiklik var mıydı?
  • Önceki oturumda tartışılmış bir konunun yeniden değerlendirilmiş olduğunu gösteren yeni materyal getirdi mi?

 

 

Deneme yorumları:

  • Hasta için öykü konularını gelecek yönelimli bağlantılandırma denemeleri olabilir.
  • Yüzleştirme, yorumlama biraz olabilir. Bunlara deneme babında yorumlama denebilir.
  • Bu denemelere hasta tepkisi de yakından gözlenmelidir. Hızlı bir inkar mı? Ek bilgiler mi geldi? Deneme yorum savunmacılık mı doğurdu?

 

  • Gelişim öyküsünde kronolojik bir ilerleme çabası gerekli değil ve üretici görünmüyor.

 

UYGUN YAKLAŞIM SEÇİMİ

  • Terapist tek bir sağaltım tipiyle evlenirse korkarım terapi hastaya değil, hasta terapiye uymak zorunda kalacaktır.
  • Her adayı kısa bir psikoterapiye almak, daha sonra uygun mu değil mi seçimi yapmak iyi başlangıç olabilir.

 

  1. Kişi akut sorunu/zorlanımı için mi yardım arıyor, kişilik değişimini mi hedefliyor?
  2. Bilinçdışı güçlerin farkına varma kapasitesi var mı? Yoksa desteklenmek, üstünün örtülmesi gereksinimi var?
  3. Kişisel sorunlarla mı ilgilenmeye yoksa evlilik sorunlarını mı çözmeye yatkın/yönelik?
  4. Sorun alanlarına girmek mi, yoksa sadece ilaç almak mı istiyor?

 

  • Monosemptom hipokondriyak psikoz (ağır hastalık hastalığı) psikoterapiye dirençlidir.
  • Kayıp ve korkuyla ilgili durumlar boşalımlı, destekleyici, yorumlayıcı psikoterapilerden yarar görür.
  • Paranoid (ağır kuşkucu) durumlar medikal olmayan girişimlere dirençli olabilir.
  • Terapiye kişisel güdülenme çok önemli olabilir.
  • Yapışkan/asılan hasta: Terapinin bitmesine karşı somatik belirtiler, çaresizlik, özkıyım tehditleri ile tepki veren hastalardır. Dış ilişkilerinde etkin olmaya özendirilmelidir. Hasta-terapist ilişkisinin biçimi baştan itibaren iyi izlenmelidir.
  • Monoton, doyurucu olmayan yaşamlara sahip hastalar terapiyi yaşamaya bir yardımdan öte bir yaşam biçimi olarak ele alabilirler. Önceden terapiyle aşırı ilgilenmiş olma bunun bir habercisi olabilir.
  • Bağımlı şükran hali, özel ilgiyi hak etmiş olma hali terapi ilişkisinin gözden geçirilmesini anımsatmalıdır.
  • Terapist pek az öneriyor, hasta pek çok istiyor olabilir. Ama eskiden varsa bile, dikkatle dinleyen, konuşmayan sfenks benzeri terapist artık kabul edilemez.

 

Terapinin amacının belirlenmesi:

  • Haftada bir görüşme ile:
    1. destek
    2. kendinin daha fazla farkına varma; güçlü yanların farkındalığı, güçsüz yanların kabulü, geliştirilebilecek gizil güçleri keşfetme
    3. belki başka zorlayıcı belirtilerden kurtulma
    4. karar verebilir, uygulayabilir hale gelme hedeflenebilir.
  • Bazıları için terapi yararlıdır, ama zorunlu olmaktan uzaktır. Onlara seçimlik süreç olduğu açıklanmalıdır.
  • Riskler belirtilmelidir.
  • Örneğin bir hasta evliliğini, merkezi ilişkilerini değiştirecek seçimler yapabilir.

İçgörü yönelimli psikoterapi:

  • İlk hedef kendilik bilgisini arttırmaktır.
  • Eski kalıpların yeni günün yaşamını nasıl etkilediği, biçimlendirdiği incelenecek ve inatçı bunaltı, suçluluk, utanç, çökkünlük duygularının kökeni aranacaktır.
  • Sonradan bu terapideyken büyük değişiklik yapmama kuralı kondu (evlilik/ boşanma/ büyük iş değişikliği)
  • Serbest çağrışım: Hoşnutsuzluk doğursa da, önemsiz, ilgisiz görünse de akla geleni söyleme kuralı.
  • Yorum, yorumlayıcı açıklama, soru, direnç, gerileme (regresyon), düşlerin yorumlanması, değerlerin yargılanması, aktarım, karşı-aktarım gibi kavramlarla çalışılır.

 

  • Psikoterapide seans süresi 45-50 dakika olabilir.
  • 15-30 dakika da olabilir.
  • Sıklık da belirlenmelidir: Haftada 5 seanstan, ayda bire kadar seçilebilir.
  • Terapinin biçimi (terapi içindeki davranış) değişecekse, terapist değişikliğinin önerilmesi yararlıdır. Yoksa çok zaman ve enerji alır.
  • Abuk benzetmeler, ilintisiz referanslar, dolaylı iletişimler, yerleşik varsayımlar (önyargı), dükkan sohbeti terapi içinde ele alınası sorunlar olabilir.
  • Ahlak ve değerler, geldiği sosyal sınıfa göre değerlendirilmelidir.
  • Neyin konuşulması gerektiği, terapistin hastayla aynı sosyal sınıftan gelmesi nedeniyle çözümleme dışında kalabilir (terapistin kör noktaları).
  • Terapistin üslubuyla vereceği nitelikler, anlama, dikkat, arkadaşça olma, sıcaklık, hoşgörü (tahammül), yardımcılık
  • Yetkeci (otoriter) duruş, hastaya bağımlı olma karşıaktarım ve aktarımı artırabilir, içgörü gelişimini gizleyebilir, terapiyi sonlandırmaya neden olabilir.
  • Sadece ilaçlıyken etkili olabilecek bir öğrenme biçimi mi terapi?
  • İlaç kullanmaya başlayanın kendilik saygısı düşer.
  • Bazı toplum kesimlerinde psikoterapiye yüksek değer verilip, ilaç kullanma ikinci sınıf bir sağaltım olarak görülebilir.