Yazar arşivleri: aadmin

DİSSOMNİYALAR

  • Birincil Uykusuzluk (İnsomnia)

İnsomnia, yeterli süre ve dinlendirici uyku uyuyamama hastalığıdır. Hastalığın varlığı süresince uyku saatlerinde düzensizlik, ani gece uyanmaları, uyandıktan sonra tekrar uykuya dalmada güçlük ve sabah çok erken saatlerde uyanma gibi belirtiler gözlemlenir.

Düzenli uyku saatinin varlığı ve uzun süreli uyumalar, ertesi güne dinlemiş ve çalışmaya hazır hale gelerek uyanacağımız anlamına gelmez. Uyku ve uyuma problemleri üzerine yapılan çalışmalarda, yetişkin bir bireyin, her gece 7–8 saat uyuması gerektiği söylenir. Ancak bireyden bireye farklılık gösteren dinlenme süreci kişinin uyku uyuma süresini değiştirebilir. Araştırmacılar yetişkin bireylerin %30 ile %40’lık bir bölümünün her yıl uykusuzluk sorunuyla başa çıkmaya çalıştığını belirtmektedir.

İnsomnia’nın kısa süreli olarak görülmesi akut insomnia olarak nitelendirilir. Akut insomnia genelde stresli bir günün ardından ya da ruhsal gerilimin yüksek olduğu günlerde kendini gösterir. Vücut saatimiz böylesine zor günlerde dinlenme vaktimizin geldiğini göstermekte zorlanır. Genelde 1 – 2 gün arası süren bu düzensizlik, kendimizi daha iyi hissettiğimiz ana kadar devam eder. 4 haftayı bulabilen akut insomnia bulguları vardır.

Bir ay veya daha fazla süren uyku düzensizliğine ise kronik insomnia denir. Yetişkinlerin %10-15’lik gibi büyük bir bölümü kronik insomnia’dan şikâyetçidir. Akut insomnia’ya nazaran kronik insomnia, doktor yardımı gerektirir. Bu tarz bir rahatsızlığın ana sebebi genellikle büyük çapta bir depresyonun varlığıdır.

Yeterli sürede ve derin uyumak bireyin sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürdürebilmesi için oldukça önemlidir. Tıbbi araştırmalar özellikle kronik insomnia hastalığının bireyde davranış bozuklukları yarattığını açıklar. Gündüz devamlı uyku halinin varlığı, bunu takiben bazı rahatsızlıklar, enerji azalması, isteksizlik ve konsantrasyon zorluğu … Devamı

PARASOMNİYALAR

  • Kabus Bozukluğu

Hemen her zaman REM uykusu sırasında kabus görülür ve kabuslar iyi anımsanır. Korkuyla uyandırır. Uzun, korkutucu düşlerdir. Gecenin herhangi bir zamanında görülebilir
Bunda uyku terörüne göre bunaltı, hareket, konuşma, terleme, çarpıntı daha az görülür.
Özgül bir tedavisi yoktur, ilaç kullanımı gerekebilir.

  • Uyku Terörü (Uykuda Korku Bozukluğu)

Çocuklarda yaygındır. Yoğun bunaltı eşliğinde ani uyanma görülür, çarpıntı, terleme olabilir. Uyandığında hareketlidir, haykırarak ağlar, uyanınca olayı anımsamaz.
Rüyasız uyku (Non-REM) döneminde görülen bir bozukluktur. Uyuduktan 1-2 saat sonra ortaya çıkar. Tedavi nadiren gerekir. Görülme zamanından önce uyandırmak korkuları uzun süreli kaldırabilir.

  • Uyurgezerlik Bozukluğu (Somnambulizm)

Çocuklukta yaygın görülür, genellikle yaşla kendiliğinden kaybolur. Genellikle ailede benzer öykü vardır. Tam bilinçli olmadan yatağı bırakma ve yürüme olur, hasta bu dönemi anımsamaz. Derin Non-REM uykusunda ortaya çıkar. Olasılıkla tehlikelidir. İlaçlar tedavide kullanılabilir. Tehlike ve yaralanmaya karşı önlemler alınmalıdır.

  • Başka Türlü Adlandırılamayan Parasomnialar

Uykuda Diş Sıkma: Hafif uyku ve kısmi uyanıklar sırasında çıkar. Tedavide diş hasarını önlemek için ağızlık kullanılır.

REM Uykusu Davranış Bozukluğu: Başlıca yaşlı erkeklerde görülür, ilerleyicidir. REM döneminde karmaşık ve şiddet içeren davranışların ortaya çıkmasıdır. Yaralanma nedeni olabilir. Çoğunlukla nörolojik bir neden vardır. İlaç tedavisi olanaklıdır.

Diğerleri: Uykuda konuşma, uykuda kafa sıçramaları, ailesel uyku felci, başka ruhsal hastalıklarla ilgili uyku bozuklukları, uykuyla ilişkili epilepsi nöbetleri, uykuyla ilişkili küme baş ağrıları, kronik paroksismal hemikrania, uykuyla ilişkili anormal yutkunma sendromu, uykuyla ilişkili kardiyovasküler belirtiler, uykuyla ilşkili gastroözofageal reflü, uykuyla ilişkili hemoglobinüri , madde kullanımının yol açtığı uyku bozukluğu.… Devamı

CİNSEL İSTEK BOZUKLUĞU

  • Cinsel İstekte Azalma:

Sürekli olarak veya ara ara tekrarlayan dönemlerde cinsel birleşme isteğinin az ya da hiç olmaması olarak açıklanmaktadır. Bu durum eşler arası ilişkileri olumsuz yönde etkilemektedir. Ortaya çıkan tablo genel bir tıbbi durumun veya madde kullanımı sonucunda oluşmamaktadır.

Bu bozukluğa sahip kadın ya da erkek cinsel birleşmeyi kendileri başlatmazlar veya karşı taraf başlattığında ise isteksiz davranırlar. Cinsel birleşmeye genellikle eşlerinin kendilerini terk edeceği gibi kaygılar nedeniyle girerler. Bazı olgularda birleşme sonrası süreçler gayet normal olabilirken isteksizlik sadece başlangıç aşamasında görülebilmektedir. Araştırmalara göre beş kişiden birinde bu durum mevcut olup, kadınlarda daha çok rastlanmaktadır.

Kronik stres, kaygı ve depresyon da bu tabloya neden olabilmektedir. Bunun dışında sağlıksız bir ilişkide öfke- düşmanlık ifadesi olarak ta ortaya çıkabilmektedir. Bilişsel, davranışçı teknikler ve çift terapisi ile tedavi sağlanabilmektedir.

  • Cinsel Tiksinme Bozukluğu

Devamlı veya ara ara tekrarlayan dönemlerde bir eş ile cinsel ilişkiye girmekten çok fazla miktarda tiksinti duyarak, cinsel ilişkiden kaçınma halidir. Bu durum eşler arasında kişiler arası ilişki düzeyinde yoğun gerilime ve bozulmalara neden olabilmektedir. Ortaya çıkan tablo genel bir tıbbi durumun veya madde kullanımı sonucunda oluşmamaktadır. Kişi cinsel ilişki söz konusu olduğunda tiksinmekte veya korku duymaktadır. Bu iğrenme duygusu cinsel birleşmenin her hangi bir anı hatta sadece öpüşme veya ten teması ile ilgilide olabilir. Bu rahatsızlığı olan kişiler cinsel birleşme anında panik atağa benzer nöbetler yaşayabilirler. Bilişsel, davranışçı teknikler ve kaygının azaltılmasına yönelik bireysel psikoterapi ile tedavi sağlanabilmektedir.

  • Erkek Cinsel Organı Sertleşme (Ereksiyon) Bozukluğu:

Devamlı olarak ya da ara ara … Devamı

CİNSEL UYARILMA BOZUKLUĞU

  • Kadında Uyarılma Bozukluğu

Sürekli olarak veya yineleyici biçimde, cinsel uyarılmanın yeterli bir ıslanma-kabarma tepkisini sağlayamama veya cinsel etkinlik bitene dek bunu sürdürememe durumudur. Birçok psikolojik etken (örneğin bunaltı, suçluluk, korku) kadında cinsel uyarılmayı bozabilir.

  • Erkekte Sertleşme Bozukluğu

Yeterli bir sertleşme (ereksiyon) sağlayamama veya cinsel etkinlik bitene dek bunu sürdürememe durumudur. Erkekte sertleşme bozukluğu, organik (fiziksel), psikolojik veya her ikisinin bileşimiyle olabilir. Organik nedenleri dışlamak amaçlı yapılan tetkiklerden sonra, psikoterapi desteği verilerek psikolojik faktörler ortadan kaldırılabilir.… Devamı

ORGAZMLA İLGİLİ BOZUKLUKLAR

  • Kadında Orgazm Bozukluğu:

Orgazm bozukluğu sürekli veya tekrarlayan biçimde yeterli cinsel uyaranın olmasına rağmen orgazmın olmaması veya gecikmesi halidir. Kadınlarda orgazmı oluşturmak için gerekli uyarının şekli ve yoğunluğu çok farklılıklar göstermektedir. Teşhis kadının uygun cinsel uyarıyı aldığına karar verilmesine bağlıdır. Bu tablo, kişiler arası ilişkide de bozulmalara yol açmaktadır.

Durumsal orgazm eksiklikleri, cinsel uyaran yetersizliği görülen durumlarda cinsel istek bozukluğu tanı konmaktan kaçınılmalıdır.

Bu tabloya neden olabilen psikolojik etkenler arasında reddedilme, zarar görme korkusu, suçluluk duyguları veya karşı tarafa beslenen olumsuz duygular sayılabilir.

  • Erkekte Orgazm Bozukluğu:

Orgazm bozukluklarında kadınlar için yapılan tanımlamalar erkekler içinde geçerlidir. Erkeklerde sıklıkla görülen tablo cinsel birleşme dışındaki aktiviteler veya fantezilerle yeterli uyarılma sağlanırken cinsel birleşme yolu ile orgazma ulaşılamamasıdır. Tanı konulurken, cinsel uyaranların yeterliliği ve yaş faktörünün göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Cinsellik konusunda katı tabuları olan cinsel birleşmenin kötü, pis veya günah olarak görülen ailelerden gelenlerde gözlenmektedir. Bazı kişilerde de kadınlara veya ilişki kurulan kişiye hissedilen olumsuz duygular sonucunda da ortaya çıkabilmektedir. Cinsel ve çift terapileri ile her iki cins içinde tedavi sağlanabilmektedir.

  • Erken Boşalma (Prematur Ejakülasyon):

Devamlı olarak ya da ara ara dönemlerde tekrarlayan boşalma için yetersiz bir cinsel uyarılma ile veya kişinin istemesinden önce penisin vajinaya girişi öncesi, girer girmez ya da hemen sonrasında boşalmanın (ejakülasyon) gerçekleştiği tablodur. Bu durum kişisel ve kişiler arası düzeyde gerginliğe ve olumsuzluklara yol açabilmektedir. Tablo yine genel tıbbi bir durumun veya madde kullanımının sonucunda oluşmamıştır.

Tanı konulurken kişinin yaşı, cinsel aktivitenin özellikleri, yakın zamandaki cinsel birleşmelerin miktarı … Devamı

CİNSEL AĞRI BOZUKLUKLARI

  • Disparoni :

DSM-IV TR Tanı Ölçütlerinde belirlenen kriterlere göre, erkekte ya da kadında cinsel ilişkiye etki eden yineleyici ya da sürekli olan genital bölgelerdeki ağrı olarak tanımlanmaktadır. Disparoni, kişiler arası ilişkilerde zorlanmalara yol açabilir aynı zamanda cinsel ilişkiyi kısıtlayabilmektedir. Aynı zamanda durum, genel tıbbi bir durumun, madde kullanımının sonucu veya herhangi fiziksel bir etkenin varlığı ile ortaya çıkmamaktadır. Ağrı ilişkinin öncesi, sonrası veya ilişki sırasında da görülebilmektedir.

Disparoni ağırlıklı olarak tecavüz veya çocukluk çağında tacize uğramış kişilerde sürekli ağrı olarak görülmektedir. Bunun dışında, bireyde cinsel birleşmeyle ilgili olumsuz düşüncelere sahip olması kasılmalara yol açarak ağrılara neden olmaktadır. Diğer tarafın ağrıya rağmen cinsel birleşmede ısrarcı olması bozukluktan yakınan kişinin ağrılarının artmasına da neden olabildiği gözlemlenmiştir.

  • Vajinismus:

Vajinanın kas dokusunun üçte birinin cinsel birleşmeyi önleyecek düzeyde devamlı olarak ya da belli aralıklarla tekrarlayarak, kişinin isteği dışında kasılması durumudur. Bu durum kişide önemli bir gerilime ya da karşısındakilerle ilişkilerinde güçlüklere yol açar. Bu durum, genel tıbbi bir durumla açıklanamaz veya başka bir psikiyatrik bozukluğun sonucu değildir. Başlangıç biçimi, ortaya çıkaran etkenler veya genel çerçeve itibariyle bozukluğun niteliği farklılık gösterir. Bazı kişilerde cinsel birleşme olmadan, cinsel aktivite olacağı düşüncesi bile bu durumu oluşturabilmektedir.

Ağırlıklı olarak genç kadınlarda görülmektedir. Geçmişte cinsel taciz yaşayanlar kadınlar veya cinsellik konusunda katı tabuları olan cinsel birleşmenin kötü, pis veya günah olarak görülen ailelerden gelenlerde gözlenmektedir. Evlilik öncesi, cinsel birleşme hakkında çevreden duyulan abartılı ve korkutucu sözlerde vajinismusa neden olabilmektedir. Ayrıca vajinismus yakınması olan kadınlar eşleri tarafından baskılandığı veya kötü … Devamı

PARAFİLİLER

  • Teşhircilik (Göstermecilik)
    Kişinin cinsel organlarını, bunu beklemeyen bir yabancıya göstermesi ile ilgili fantezilerinin, dürtülerinin ve davranışlarının olması durumudur.
  • Fetişizm
    Kişinin canlı olmayan nesneleri kullanmakla ilgili (örneğin kadın iç çamaşırları) yoğun fantezi, dürtü ve davranışların olması. Cinsel etkinlik, fetişin kendisine karşı yönlenebilir veya fetiş, cinsel ilişkiye katılabilir.
  • Sürtünmecilik
    Kişinin, rızası olmayan bir kişiye dokunması ve sürtünmesi ile ilgili yoğun fantezileri, dürtü ve davranışlarının olması durumudur. Davranış genelde kalabalık yerlerde meydana gelmektedir. Özellikle metro ve otobüslerde sıktır. Sürtünmecilik, genellikle kişinin tek cinsel doyum yoludur.
  • Çocuğa Cinsel Sevi (Pedofili)
    Kişinin, ergenlik dönemine girmemiş (13 yaşından ufak) çocuklarla cinsel ilişkide bulunmayla ilgili fantezilerinin, dürtülerinin ya da davranışlarının olması durumudur.
  • Cinsel Mazohizm
    Kişinin, hakaret edilme, dövülme, bağlanma ya da başka bir biçimde ıstırap çekeceği eylem ile ilgili fantezi, dürtü ve davranışlarının olması durumudur.
  • Cinsel Sadizm
    Kişinin, başka birinin psikolojik ya da fiziksel olarak ıstırap çekmesi eylemi ile ilgili cinsel fantezi, dürtü ve davranışlarının olması durumudur.
  • Transvestik Fetişizm
    Karşı cinse ilgi duyan bir erkekte, aykırı bir giyim (kadın elbiselerine bürünme) ile ilgili yoğun fantezi, dürtü ve davranışların olması durumudur. Çocuklukta ve erken gençlik döneminde başlar.
  • Gözetlemecilik (Röntgencilik)
    Kişinin, bunu beklemeyen bir kişiyi çıplakken, soyunurken ya da cinsel etkinlikte bulunurken gözetleme eylemi ile ilgili fantezi, dürtü ve davranışlarının ortaya çıkması durumudur.
Devamı

CİNSEL KİMLİK BOZUKLUĞU (TRANSSEKSÜELİZM)

Cinsel kimlik bozuklukları, kişinin biyolojik cinsiyetinden veya cinsel rolünden devamlı bir şekilde rahatsızlık duyması ile belirlenir. Kişide karşı cinsiyetten olma isteği ve ısrarı mevcuttur.

Çocuklarda, imgesel oyunlarda sürekli olarak karşı cinsin rollerini oynamayı yeğleme, karşı cinsin alışılagelmiş oyunlarına ve eğlencelerine katılma, karşı cinsten oyun arkadaşları seçme, erkek çocukların kadınsı ya da aykırı giyim kuşamı yeğlemesi, kız çocuklarının sadece alışılagelmiş erkeksi giysiler giyme konusunda ısrarı şeklinde görülmektedir.

Ergenlerde ve erişkinlerde, bu bozukluk, diğer cinsiyette olma isteğini dile getirme, diğer cinsiyetteymiş gibi gösterme, diğer cinsiyetteymiş gibi yaşamayı ve davranılmasını isteme ya da diğer cinsiyete özgü duygularının ve tepkilerinin olduğuna dair bir inanç tarzı şeklinde görülür. Genellikle fiziksel görünümlerini değiştir… Devamı

ANOREKSİYA NERVOZA (MANKEN HASTALIĞI)

Zayıflığı gerektiren mesleklerde, mankenlerde, bale yapanlarda sık görülen ciddi ve kimi zaman öldürücü bir hastalıktır. Kızlarda daha sıktır; genellikle 13-20 yaşlarında stresli yaşam olayı ile başlar. Yaşı ve boyuna göre olağan kiloda olmayı kabul edemeyen hasta, zayıf olmasına karşın kilo almaktan ve şişman biri olmaktan aşırı korkar.

Sürekli kalori hesapları yapar. Beslenme bozukluğuna yol açan şiddetli diyet kısıtlaması belirgindir. Kendini değerlendirmesi abartılı biçimde vücut ağırlığı ve biçimine odaklanmıştır. Adet düzensizliği veya adet kesilmesi gelişebilir.

Hastalığın seyrine bağlı hastane yatışı, beslenme programı, ilaç tedavisi ve psikoterapi gerekebilir. Tedavi sonucunda %40 tam, %30 kısmen iyileşirken %30’u kronikleşebilir.

Beden anababaya aittir. Beden işlevlerini bile denetleyebildiğini hissetmez. Mükemmel kız görüntüsünün altında derin değersizlik duyguları vardır. Temelde çocukla annesi arasında baştaki ilişki bozuktur. Anne çocuğu çocuğa göre değil, kendi gereksinimine göre beslemiştir. Çocuğun istekleri değer verilen tepkiler almazsa kendilik (self) duygusu sağlıklı gelişmez, çocuk kendini özerk bir sistem değil, annenin uzantısı gibi hisseder. Kişilik kazanamaz. Çocuk ayrı bir birey değil, annenin sağ kolu olarak yetiştirilir. Borderline kişilikle ilişkilidir. Annesinin kendisini terk etmemesi için mükemmel olmak ister. Anoreksiya buna karşı isyan olarak başlar. Ailelerinde ağsılık (enmeshment) özelliği vardır, yumak ailedir. Burada kuşaklar ve kişiler arasında sınır yoktur. Hiçbir üye kendini aile matriksinin dışında tanımlayamaz ve herkes herkese karışır. Çocuk anneden ruhsal olarak ayrılamaz, kendi beden imgesini kuramaz.
AN’nın çekirdeğini yoğun açgözlülük, oburluk oluşturur. Ama oral istekler o kadar kabul edilemezdir ki, bunlarla sadece yansıtmalı olarak ilgilenilebilir. Böylece yansıtmalı özdeşimle, obur, isteyici kendilik tasarımı anababaya aktarılır. Hastanın … Devamı