Kategori arşivi: Erişkin

FENSİKLİDİN BAĞIMLILIĞI

Öteki adları: Melek tozu, kristal, barış hapı, süpergrass, hap, roket yakıtı, at sakinleştirici. Veterinerlikte kullanılan bir anestetiktir. Ketamin de benzer bir maddedir.

Fensiklidin sarhoşluğu (entoksikasyonu) belirtileri: kavgacılık, saldırganlık, dürtüsellik, yargılama bozukluğu, nistagmus (göz titremesi), hipertansiyon ve kalp hızının artması, uyuşma, ağrı duyumunda azalma, sarsak hareketler, konuşma peltekleşmesi, kas katılığı, kasılma veya koma, ses duyumunda artış. Fensiklidin alımından sonra 1-2 günde psikoz benzeri tablodan çıkılır. Bağımlılığında düşünce bozukluğu, reflekslerin azalması, bellek kaybı, dürtü denetimi kaybı, uykululuk, çökkünlük, yoğunlaşma bozukluğu olur. Fensiklidine bağlı psikotik bozukluk, duygudurum bozukluğu, bunaltı bozukluğu gelişebilir.

Tedavisinde konuşarak rahatlatma yararlı değildir. Bilinç kapalıyken takip, belirtilere yönelik tedavi, sessiz ve karanlık oda sağlamak, antipsikotik ve bunaltı gidericiler sayılabilir.… Devamı

SAKİNLEŞTİRİCİ UYKU VERİCİ (SEDATİF HİPNOTİK ) BAĞIMLILIĞI

Sakinleştiriciler gerilim azaltıcıdır, genellikle bunaltı gidericilerle eşanlamlı kullanılır. Sakinleştirici ve bunaltı gidericiler de doza bağlı olarak uyku verebilir, uyku vericiler de gündüz sakinleşmesi yapabilirler. Bu grup içinde bulunan ilaçlar benzodiyazepinler (Diazem, Rohypnol, Xanax, Valium gibi) ve barbitüratlardır.

Fizyolojik ve psikolojik bağımlılıkları vardır. Tolerans da gelişir. Çoğunlukla yeşil reçeteli ilaçlardır. Sarhoşluğunda (entoksikasyon) uygunsuz cinsel veya saldırgan davranış, oynak duygudurum, yargılama bozukluğu, sözleri geveleyerek konuşma, sarsak hareketler, sendeleyerek yürüme, nistagmus (göz oynaması), dikkat/bellek bozukluğu, uykululuk veya koma görülebilir.

Yoksunluk belirtileri ise: terleme, nabız artışı, elde titreme, uykusuzluk, bulantı-kusma, gelip geçici varsanılar (görsel, işitsel, dokunsal), huzursuzluk, bunaltı, sara benzeri kasılma nöbetleri. Özellikle barbitürat yoksunluğu yaşamı tehdit edebilir. Sakinleştirici, uyku verici ve bunaltı gidericilerle ilgili kalıcı bunama, kalıcı bellek bozukluğu, psikotik bozukluk gelişebilir.

Alkol ile alındıklarında zehirlenme olasılığı artmaktadır.

Tedavisinde psikiyatrik yardım, çevre desteği, uyku vericiler sayılabilir. Bağımlılık maddesini yeni bir maddeyle değiştirmekten kaçınmalıdır. … Devamı

BİPOLAR (İKİ UÇLU) BOZUKLUK

Bipolar Duygudurum Bozukluğu depresyonun bir türüdür. Bu hastalık ya manik dönemler ya da manik – depresif geçişli dönemler halinde seyreder. Depresyon, kısaca herkesin de bildiği gibi aşırı üzüntü, keder, mutsuzluk, enerji azlığı, isteksizlik olarak tanımlanırken, manik dönemlerde kişi depresif dönemlerin tam aksine aşırı enerjik, konuşkan, neşeli bir tablo çizer. Ancak bu enerji ve coşku halinin normal bir keyiflilik halinin ötesinde olduğu herhangi bir kişi tarafından da kolaylıkla anlaşılabilmektedir.

Bipolar I bozukluğunun yaşam boyu yaygınlığı %1 dolayındadır. Kadın / erkek oranı eşittir. Başlama yaşı 6–50 arasında ortalama 30 yaş dolayındadır.

Manik hasta canlı, aşırı hareketli, renkli giyinmiş, konuşkan ve coşkuludur. Davranışları garip olabilir. Aşırı hareketlilik nedeniyle hasta dağınık ve bitkin durumda olabilir. Yüksek ses tonuyla ve hızlı konuşur. Konuşmanın arasına girmek, kesmek zordur. İnsanlarla kolay ilişki kurar, ancak ilişkileri yüzeysel ve kısa sürelidir. El kol hareketleriyle, yüksek sesle ve çok miktarda konuşma görülür. Konuşmada kelime oyunları, şakalar olabilir.

Düşünce akışı (çağrışımlar) hızlanmıştır. Konuşurken konudan konuya atlamalar olabilir, buna fikir uçuşması denir. Ancak çoğu kez anlattıklarından bir anlam çıkarılabilir ve mantık bütünlüğü korunmuştur. Düşünceler genellikle birbirleriyle anlam ya da uyak bağlantıları gösterirler. Düşünce içeriği büyüklük ve kendine güven temaları ile doludur. Kişi kimsenin yapamayacağı işleri yapacak güçtedir, üstündür ve yeteneklidir.

Coşku, aşırı neşe, zaman zaman da öfke egemendir. Hastanın neşesi çevresindekilere de bulaşır. Ara ara duygulanım değişkenliği görülür. Gülerken birden ağlayabilir, ağlarken gülmeye başlayabilir. Sıklıkla engellendiklerinde öfkeli, kızgın, saldırgan olabilirler. Başlangıçta hafif bir hızlanma ve coşku içinde olan hastanın duyguları, hareketleri ve … Devamı

DİSOSİYATİF AMNEZİ (D.UNUTMA)

Disosiyatif bozuklukların temel sorunu bilincin “bölünmez” durumunun kaybıdır; bu bir karmaşaya yol açar. Disosiyatif amnezideki anahtar belirti hastanın belleğindeki depolanmış bilginin anımsanamamasıdır. Bu unutkanlıkla açıklanamaz, altta bir beyin bozukluğu yoktur, stresli ve acı veren olaylarla ilgilidir.
En sık görüleni sınırlı bellek kaybı olup birkaç saat-birkaç günlük bellek kaybıyla sonuçlanır. Genellikle birden bire sonlanır, az sayıda yineleme ile tam iyileşir.

Tedavide hastaya unuttuklarını anımsayacak kadar gevşeme sağlayan, damardan gevşetici ilaçlar yararlı olabilir.… Devamı

DİSOSİYATİF FÜG (D.KAÇIM)

Disosiyatif fügü olan hastalar, geçmişini unutup birden evlerinden veya bildik iş ortamlarından uzaklaşır ve önceki isim, aile, iş gibi önemli kimlik özelliklerini anımsayamazlar. Tamamen yeni bir kimlik ve iş edinirler. Her şeyi unuttuğunun farkında değildir; sessiz, sade, el-etek çekmiş gibidirler.

Nadir görülür. En sık savaş sırasında, doğal afet sonrasında, evlilik dışı ilişki gibi kişisel krizler sonucunda ortaya çıkar. Bazı kişilik bozuklukları füge yatkınlık sağlar: borderline, şizoid, histrionik. Genellikle saatler veya günler sürer, seyrek olarak yılları bulur.

Kendiliğinden ve hızlı iyileşir; tedavide psikoterapi yararlı olabilir… Devamı

YABANCILAŞMA (DEPERSONİLİZASYON BOZUKLUĞU)

Kişinin kendi zihinsel süreçlerinden veya bedeninden ayrıldığı duygusunun olduğu veya bunlara dışarıdan bir gözlemciymiş gibi bakıyor olduğu sürekli veya yineleyen yaşantılar biçimindedir. Bu sırada kendilerini mekanik, rüyada veya bedenlerinden ayrı olarak hissedebilirler.

Bu bozuklukta derealizasyon (yabancılaşma) belirtisi de olabilir: dış dünyadaki nesneleri yabancı veya gerçek dışı olarak algılama. Geçici yabancılaşma herkeste olabilir. Çoğu hasta gerçeklik hislerindeki bozulmanın farkındadır.

Tedavide nörotik belirtiler ön plandaysa kendini tanımaya yönelik psikoterapi hastanın kişiliği, insan ilişkileri, yaşam durumunun değerlendirilmesine odaklanabilir.… Devamı

ÇOĞUL KİŞİLİK (D. KİMLİK BOZUKLUĞU)

Süregiden (kronik) bir disosiyatif bozukluktur. Kişide iki veya fazla kimlik ya da kişilik durumu vardır. Her kişilik kendi içinde oldukça süreklilik gösteren bir çevre ve benlik algısı, ilişki kurma ve düşünce biçimine sahiptir. En az ikisi kişinin davranışlarını zaman zaman denetimi altında tutar. Önemli kişisel bilgileri unutma, sıradan unutkanlıkla açıklanamayacak ölçüdedir. Hemen %100’ü çocuklukta travmatik olay yaşamıştır (en sık fiziksel ve cinsel kötüye kullanım, özellikle de ensest). Ayrıca bu bozukluğa eğilim, çevre etkenleri ve destek yokluğu da hesaba katılmalıdır.

Sıklıkla yanlış tanılarla izlenirler. Bir kişilikten diğerine geçiş ani ve dramatiktir. Kişilikler birbirinden haberli olmayabilirler (amnezi), haberdar kişilikler birbirini arkadaş, eş veya rakip/düşman olarak görebilir.

Tedavide en etkili yaklaşımlar hipnoz veya ilaç destekli görüşmelerle kendini tanımaya yönelik psikoterapidir. Antipsikotik ilaçlar kullanılmaz. Düzelme aşamasında çoğunlukla travma sonrası stres bozukluğu belirtileri çıkar ve antidepresan veya sakinleştiriciler gerekebilir.Süregiden (kronik) bir disosiyatif bozukluktur. Kişide iki veya fazla kimlik ya da kişilik durumu vardır. Her kişilik kendi içinde oldukça süreklilik gösteren bir çevre ve benlik algısı, ilişki kurma ve düşünce biçimine sahiptir. Kişiliklerin en az ikisi kişinin davranışlarını zaman zaman denetimi altında tutar. Önemli kişisel bilgileri unutma, sıradan unutkanlıkla açıklanamayacak ölçüdedir. Hemen %100’ü çocuklukta travmatik olay yaşamıştır (en sık fiziksel ve cinsel kötüye kullanım, özellikle de ensest). Ayrıca bu bozukluğa eğilim, çevre etkenleri ve destek yokluğu da hesaba katılmalıdır.

Sıklıkla yanlış tanılarla izlenirler. Bir kişilikten diğerine geçiş ani ve dramatiktir. Kişilikler birbirinden haberli olmayabilirler (amnezi), haberdar kişilikler birbirini arkadaş, eş veya rakip/düşman olarak görebilir.

Tedavide en … Devamı

YAPAY BOZUKLUK

Yapay bozukluğu olan hastalar istemli olarak tıbbi veya ruhsal bozukluk belirtileri gösterir, öykü ve belirtilerini yanlış tanıtırlar. Tek görünür amaç hasta rolü takınmaktır. Hastaneye yatış temel amaç veya yaşam biçimi olabilir. Tanı için hastayı tanıyan birinden ek bilgi almak önemlidir.

Ruhsal belirtilerle giden yapay bozuklukta sınır (borderline) kişilik bozukluğu olabilir. Dinleyenin ilgi göstermesi hastayı hoşnut eder, belirtiyi pekiştirir. Çelişkili ve yanlış bilgi verirler. Çoğu hasta saygın birinin kimliğini takınır.

Fiziksel belirtilerle gidiş ön plandaysa hastane bağımlılığı, cerrahi girişim bağımlılığı, profesyonel hasta sendromu gibi adlarla anılırlar. İlaç veya madde alarak fiziksel belirti oluşturabilirler. İsteyici ve zor hastalardır; hekimi suçlama, dava tehdidi olabilir.

Tedavisi zordur; özgül etkili tedavisi yoktur. Hekim ve tedavi ekibinde güçlü olumsuz duygulara yol açar. Maske düşürücü tavırdan kaçınmalıdır. Birinci basamak (sağlık ocağı) hekimiyle işbirliği yararlı olabilir.… Devamı

BEDENSELLEŞTİRME(SOMATİZASYON) BOZUKLUĞU

Briquet Sendromu olarak da bilinen somatizasyon genellikle 30 yaşından önce başlar ve yıllarca değişik bedensel yakınmalarla devam eder gider. Ruh sağlığı literatüründe “somatizasyon bozukluğu” olarak bilinen bu rahatsızlıkta birçok bedensel belirti ile giden yakınmalar vardır. En az dört alanda belirti ile tanımlanır. Baş, karın, sırt, eklem ağrıları, mide-barsak yakınmaları vardır. Ağrı dışında en az bir cinsel yakınma da eşlik eder. Kadınlarda adet düzensizlikleri, ağrılı adet görme ve bulantı, kusma ile giden gebelikler söz konusu olur. Erkeklerde ise sertleşme bozukluğu ve boşalmayla ilgili bozukluklara sıkça rastlanır.

Ayrıca ağrı dışında mide-barsak hareketlerinde bozulmadan bulantı kusma ve ishale varan belirtiler sıkça görünür. Ancak burada görülen belirtilerin zannedildiğinin aksine amaçlı olarak ortaya çıkarılmadığının bilinmesi gerekir. Amaçlı olarak belirtileri çıkaranlar kişiler somatizasyon bozukluğu tanısını almazlar.

Somatizasyon bozukluğunda yaşanan bu bedensel yakınmalar bilinen herhangi bir tıbbi duruma bağlı değildir. Yani bu şikâyetlerle başvurulan hekimler belirtilerin ardında herhangi bir hastalık bulamamaktadırlar.

Bu hastalar genellikle yakınmalarını renkli ve abartılı kelimelerle dile getirirler ve genellikle aynı anda aynı hastalık için birçok hekime başvururlar bu yüzden karışan tedaviler bazen hastalığın seyrini bile etkiler ve hastalık tablosu hekimin de kafasını karıştırır. Bu yüzden de uzayan ve bitmeyen bir tedavi süreci hasta için hem madden hem de manen bir yük olur.

Mevcut yakınmalar sık sık film çektirmeye ya da hekime müracaat etmeye yol açar. Yakınmalarla uyumlu bir laboratuar bulgusu ise çoğunlukla yoktur. Bu nedenle de hastalar hastalıklarının tıp tarafından bile keşfedilemediğinden yakınırlar. Bazen geriye dönüp bakıldığında bir yığın müdahalelerde bulunulduğu fark edilebilir. … Devamı

SİNİRSEL BAYILMA(KONVERSİYON BOZUKLUĞU)

Bilinen bir nörolojik veya tıbbi hastalıkla açıklanamayan bir veya daha fazla nörolojik belirtinin bir arada olmasıyla belirli bir bozukluktur. Felç, körlük ve konuşamama en sık görülen belirtileridir. Belirtiler duyusal, motor ve nöbet belirtileri olarak 3 kümede yer alır. Duyusal olanlar; kol-bacaklarda duyu kaybı, uyuşma-karıncalanmalar, vücudun sağ ya da sol tarafını tutan duyu kayıpları, sağırlık, körlük şeklindedir. Motor belirtiler yürüyüş bozukluğu, kas zayıflığı ve felci içerir. Bir, iki veya bütün kol-bacaklar tutulabilir. Sara hastalığını andıran nöbetler olduğu gibi hastaların üçte birinde saranın bir türü aynı zamanda bulunabilir. Hastalık sonucu görev ve zorunlulukların gevşetilmesi, destek alma, hastalık yoluyla denetleme gücü kazanma olabilir.

Tedavide kendini tanımaya dönük veya destekleyici psikoterapi önceliklidir. Terapide hem ilgi hem de otorite sağlanmalıdır.… Devamı